Korku dağları aşıyor: Tek çareleri abluka
Gazetemiz BirGün’e yönelik operasyonun yankıları sürerken Saray bir kez daha düğmeye bastı. Erdoğan’ın ‘şaibeli’ diyerek hedef aldığı CHP’nin 2023 Kurultayı hakkında soruşturma başlatıldı. Soruşturmaya yönelik tepkiler yükselirken yargı eliyle gerçekleşen saldırıları değerlendiren akademisyenler rejimin muhalefeti itibarsızlaştırmaya çalıştığını, saldırıların toplumun tüm kesimlerine verilen bir gözdağı olduğunu belirtti.
Ülke her güne farklı gündemlerle uyanıyor. Medyaya yönelik genişletilen abluka, gezi direnişi üzerinden hedef alınan sanatçılar, belediye başkanları hakkında açılan soruşturmalar, atanan kayyumlar, sokakta itirazlarını dile getiren kesimlere yönelik gözaltı ve tutuklamalar hepsi ülkeyi yönetme krizinin içerisindeki Saray rejiminin gün be gün hayata geçirdiği uygulamalar.
Ülkedeki tüm alanları kuşatmaya çalışan rejimin en büyük isteği de kimse kendisine en ufak bir itiraz sesi yükseltmesin. Hatta rejimin içerisinde yer alan hiçbir aktör bile en ufak bir eleştiriye tabii tutulmasın.
ERDOĞAN HEDEF GÖSTERMİŞTİ
Son olarak gazetemiz BirGün’e yandaş Sabah Gazetesi’nin Savcı Akın Gürlek’e ziyaretini haberleştirme bahanesiyle çekilen soruşturmanın yankıları sürerken dün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP’nin 4-5 Kasım 2023’te Ankara Spor Salonu’nda gerçekleşen 38. Olağan Kurultayı hakkında inceleme başlattı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada, Ankara’da yapılan CHP Kurultayı’nda, “Kurultay günü para karşılığı oy kullandırıldığı” iddiası üzerine Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan ihbar üzerine, yetkisizlik kararıyla evrakın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği belirtildi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde ‘şaibeli kurultay’ diye hedef almasının ardından başlatılan soruşturma da muhalefete yönelik son operasyon olarak açığa çıktı.
Öte yandan başsavcılık, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve eski CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi’yi tanık sıfatıyla ifadeye çağırdı. Kılıçdaroğlu da KRT’de katıldığı bir yayında Erdoğan’ın iddiaları hakkında CHP Lideri Özgür Özel’in cevap vermesini istemiş, “Sükut ikrardan gelir” ifadelerini kullanmıştı. Kılıçdaroğlu ve Hamzeçebi’nin tanıklığı kabul etmediği öğrenilirken Hamzaçebi, soruşturmaya ilişkin yaptığı açıklamada, “Benim, bizim kurultayımızla ilgili şaibe gibi herhangi bir iddiam yok. Böyle bir bilgiye de sahip değilim tanık da değilim” dedi. Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik de konuya dair açıklamasında asıl ifade vermesi gerekenin Erdoğan olduğunu söyledi.
SORUŞTURMANIZI TANIMIYORUZ
CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır da kararın halkın iradesine darbe girişimi olduğunu söyledi. Başarır, “Her tarafı dökülmüş pespaye, halka hiçbir şey veremeyen iktidar, yargıyı arkasına alıp karanlık odalarda oluşturduğu soruşturmalarla bizi susturacak. Öyle mi? Biz tanımayız bu soruşturmayı. Hadi oradan. Ne yaparsa yapsın.” İfadelerini kullandı. Kurultayın iptalinin söz konusu olamayacağını vurgulayan Başarır, “Bu kurultayın iptal edilme ihtimali yok. Kimsenin haddi değil benim kurultayım hakkında karar vermek” dedi.
Rejimin artan baskılarını Siyaset Bilimci Güven Gürkan Öztan ve Gülgün Erdoğan Tosun değerlendirdi.
Öztan, “İktidarın yargı marifetiyle özelde muhalefete, genelde toplumun tümüne gözdağı verme iştahı kabardı. Kürt gazetecilerden Halk Tv’ye ve oradan BirGün’deki gazeteci dostlarımıza uzanan soruşturmalar bu gözdağı operasyonunun medyadaki izdüşümü” dedi.
REJİMİ DESTEKLEMEYEN HERKES HEDEFTE
“Fakat operasyon alanı ne muhalif medya ile ne de gazetecilerle sınırlı” diyen Öztan şöyle konuştu: “Bir yanda görevden alınan belediye başkanları ve ZP Genel Başkanı örneğindeki gibi profesyonel siyasi kadrolar, diğer yanda bir menajer, beriki tarafta bir astrolog… Hakkında soruşturma açılan, gözaltına alınan, hatta tutuklanan isimleri birleştiren bir politik hat, dağarcık ya da söylem birliği söz konusu dahi değil. Bu atmosfer o nedenle 2000’li yılların ikinci yarısında tecrübe ettiğimiz yargı operasyonlarından epey farklı. Çünkü bahsettiğimiz konjonktürde yargı-medya marifetiyle yürütülen operasyonların hedef aldığı kurum(lar) net, mesaj verilmek istenen politik mahfiller belli idi.
TOPLUMSAL MUHALEFETİ DE ORTADAN KALDIRMAK İSTİYORLAR
Merkezden icazetli ve topyekûn sindirme odaklı bir çabanın, aslen iktidarın radarına girenler üzerinden yürütüldüğü bir süreç bu. ‘Radara girilmesine’ neden olan şeyin de açık politik bir kimliğe/niteliğe karşılık gelmesi şart değil. Özetle son dönemde yaşadıklarımız kurumsal muhalefeti bölmek ya da ekonomik sorunları perdelemek gibi iktidar bloku için artık rutinleşmiş hedeflere indirgenemez. Bu doğrultuda zaten iktidarın alet kutusu ağzına kadar dolu. Amaç sivil-demokratik tabanın kurumsal siyasete baskı yaparak sonuç alıcı hamleleri teşvik etme potansiyelini kurutmak ve toplumsal muhalefetle kurumsal siyaset arasına dikenli teller çekerek siyasal alanı demagoji ve polemikten ibaret bir alan olarak muhafaza etmek. Son kertede iktidarın hamleleri tek tek şahıslar hatta sivil demokratik örgütler özelinde kısmi geri çekilmelere neden olabilir ancak baskının büründüğü bu rastgele hal, iktidarın beklentisinin zıddına kolektif itirazı diri tutan, besleyen bir momentum da yaratabilir.
MUHALEFETİ İTİBARSIZLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR
Siyaset Bilimci Gülgün Erdoğan Tosun da “Ülkede artık hiçbir sorunu çözemeyen iktidar, çareyi kendinden olmayan tüm kesimlere tüm kaynakları ile saldırmakta buluyor. Belediyelere, medyaya, gazetecilere, sanatçılara yönelik gördüğümüz bu saldırılar da bir taraftan sindirme amacı taşırken bir yandan da seçmen nezdinde algı çalışması olarak kullanılıyor” diye konuştu.
Rejimin yönetim krizine vurgu yapan Tosun şu ifadelere yer verdi:
“Başından beri Türkiye tipi başkanlık olarak adlandırdıkları sistem zaten düşman yaratma ve kutuplaştırma siyasetine dayanıyor. Dolayısıyla buldukları her fırsatta da bu algıyı güçlendirecek yeni saldırılarla seçmen konsodilasyonu da yaratılmaya çalışıyor. Diğer yandan bu saldırılarla; Üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen depremden kalma sorunların çözülemediği, ekonomik krizin hafifletilmediği, adaletin tahsis edilmediği bir durumda muhalefetin itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Bu sayede yerel seçimlerde çok daha fazla açığa çıkan ülke sorunlarını muhalefet çözebilir anlayışı da bozulmak isteniyor. Yani iktidarın temel motivasyonunun kendi devamlılığını sağlamak olduğunu görüyoruz, bunun için de tüm gücüyle bir saldırı pozisyonu aldılar. Burada muhalefet cephesinin dikkat etmesi gerekenlerden biri de iktidarın bu oyununa gelmemeleri. Hedef gösterilen Kurultay konusunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşması da bu anlamda maksadını aştığını düşünüyorum. Parti içerisinde herhangi bir tartışmanın ateşlenmemesi ve bu durumdan hiç kimsenin kendine vazife çıkarmaması gerekli. Ne yapılmalı sorusu da aslında burada karşımıza çıkıyor. Ülkede tüm sorunların kaynağı bugünkü sistem olarak karşımıza çıkıyor. Örnek vermek gerekirse Kartalkaya faciasında bile gördük ki CB kararnameleriyle mevzuat bozulmuş, yapılması gerekenler yapılmamış ve çoğunluğu çocuk 78 insan hayatını kaybetmiş. Dolayısıyla muhalefetin bu boşlukları doldurması var olan bu sistemin boşluklarını daha fazla ortaya çıkarması, mücadele hattını buraya kurması ve ülke sorunlarına ilişkin çözüm paketlerini sunması gerekiyor.