Meşruluğu tükenen rejim baskıyla ayakta kalmak istiyor: Korku iklimine teslim olmayız
Halkın gözünde meşruluğu kalmayan iktidar baskının dozunu her geçen gün artırıyor. Saray yönetimi yargı sopasını gösterdiği yurttaşı sindirmek için tüm tuşlara aynı anda basarken sanatçılar, gazeteciler, siyasiler herkes hedefte. MHP Lideri Bahçeli dün bir kez daha Gezi’yi hedef alarak yurttaşı tehdit etti. Siyaset Bilimci Ayşen Uysal, “Korku duvarını aşacak eylemlerle insanlar arasındaki güven ilişkilerini yeniden inşa edecek stratejiler bulunmalı” dedi.
Meşruluğunu yitiren rejim iktidarının ömrünü uzatacak formülü baskıyı artırmakta buldu. Ülkeyi her alanda çıkmaza sürükleyen, ekonomik krizin yükünü halkın sırtına yükleyen, milyonların rızasını almakta zorlanan Saray yönetimi, yargı sopasını gösterdiği yurttaşı, toplumsal muhalefeti sindirmek için tüm tuşlara basıyor. 12 yıl önceki Gezi Direnişi bahane edilerek kültür sanat camiasına, belediyeler üzerinden muhalefete yönelik peş peşe operasyonların, soruşturmaların ve tutuklamaların ardı arkası kesilmiyor.
Demokratik protesto hakkını engelleyen, Gezi’yi ve sokağı düşmanlaştıran rejim tüm toplumu sindirmeye çalışıyor. Derinleşen yoksulluk ve geçim sıkıntısı başta olmak üzere, ülkedeki hukuksuzluklara, adaletsizliğe, gericilik kuşatmasına, tek adam rejiminin neden olduğu yıkıma karşı çıkan milyonların öfkesi ise gün geçtikçe artıyor. Türlü baskılarla köşeye sıkıştırılan toplumsal tabanda enerji birikiyor. Durumun farkında olan AKP-MHP iktidarı kendisine karşı gelişecek itirazlara ön almaya çalışıyor.
SARAY MEŞRULUK KRİZİ İÇERİSİNDE
Konuya ilişkin BirGün’e değerlendirmelerde bulunan Siyaset Bilimci Ayşen Uysal, “En az on ya da on beş yıl önce olsaydı bunlara hamle değil, iktidar stratejileri derdim. Akla dayanan, muhalifinin stratejilerini göz önünde bulunduran ve ona göre adımlarını atan anlamında. Ancak son on yılda dozu giderek artan, özellikle de son haftalarda başka bir boyut kazanan topyekûn bir savaş hali ile karşı karşıyayız. Muhalif olan ve muhalif olma potansiyeli taşıyan herkese karşı bir savaş bu. Rasyonalite, hukuk ve vicdan tanımayan, ancak sadece tanımamakla da yetinmeyen, aklı, hukuku, vicdanı ve haysiyeti doğrudan hedef alan bir iktidarla karşı karşıyayız. Zayıf olması, meşruluk krizi içinde olması zora daha fazla başvurmasını da beraberinde getiriyor. Ancak burada zayıflar o halde sonları yakın yanılgısı oluşmasın, zayıf ve meşru olmayan siyasal iktidarlar da tarih sahnesinde varlıklarını sürdürebilirler” dedi.
HUKUK ‘ZOR’UN TESİSİ İÇİN İŞLİYOR
“Hukuk devletine dair birkaç kırıntı kaldıysa şayet, yapılanların hedefi tam da bu hukuk devletinden kalanlar” ifadelerini kullanan Uysal, “Hukukun en temel ilkelerini yok sayan bir pervasızlık ve iktidar sarhoşluğu söz konusu. Oysa, hukuk kuralları birlikte yaşayabilmenin ve toplum olmanın olmazsa olmazı. Dolayısıyla da hukukun ilgası bizzat toplumun varlığına yönelik bir saldırı. Böylesine kutuplaştırdıkları bir toplumda hukuk sadece iktidar sahiplerine ve yandaşlarına ihtiyaç duydukları kadar var, muhalif olanlar için ise ‘zor’un tesisi dışında işlemeyen bir şey hukuk” şeklinde konuştu.
Bir zor aygıtı olarak yargının neden Gezi üzerinden ilerlediğine de değinen Uysal sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir defa Gezi toplumun çok geniş kesimlerine temas etmiş bir hareket. Sadece İstanbul’da değil, Bayburt hariç Türkiye’nin her kentinde bu süreçte eylemler düzenlendi. Bu coğrafi kapsamının yanında hem örgütsel çeşitlilik hem de katılanların toplumsal profil özellikleri bakımından çok kapsayıcı bir eylem döngüsünden söz ediyoruz. Toplumsal hareketler literatürünün diliyle ifade etmek gerekirse sektörel değil, sektörler arası bir hareket Gezi. İktidar, yakın geçmişteki başka eylemler üzerinden de ilerleyebilirdi, ancak o zaman verdikleri mesaj kısmi etki doğururdu. Bu açıdan baktığımızda Gezi, iktidarın mesajını daha geniş kesimlere, hatta sonraki kuşağa iletebilmesi açısından uygun özelliklere sahip. Ayrıca, Gezi davası işleyişi ve sonuçlarıyla Gezi’nin toplumun gündeminde kalmasını sağlıyor. Gezi’nin iktidarın hamlelerinde merkeze oturmasının bir diğer nedeni de orta ve orta üst sınıflara bu protesto döngüsü üzerinden korku salabilmesi. Başka protesto eylemleriyle bunu yapabilmesi daha zor.
KORKU DUVALARINI AŞMAK GEREKİYOR
Aslında ana muhalefet, iktidarın bu ‘savaş ilanına’ karşı sokakta mücadele edeceğini son günlerde ifade etti. İktidarın sopasını bir kez daha Gezi eylemleri üzerinden göstermesinin bir nedeni de ana muhalefetin bu çıkışı. İktidar cephesi bu hamleleriyle sokakta siyasetin önünü almaya çalışıyor. Özellikle 2015 sonrasında iktidar toplumsal muhalefeti iki yolla dizayn etmeye çalıştı. Bir yanda korku salarak ama aynı zamanda güvensizlik aşılayarak ve insanlar arasındaki ilişkileri tahrip ederek. Dolayısıyla yapılması gereken de iki eksenli. Korku duvarını aşmaya yönelik eylemlerle, insanlar arasındaki güven ilişkilerini yeniden inşa edecek ve güçlendirecek stratejiler kol kola ilerlemeli. Güvenin tesisi korku duvarının aşılmasına da katkı sunacaktır. Bir aradalığı mümkün kılacak, muhaliflerin nicelik olarak az olmadığını anlamalarını sağlayacak, en önemlisi de insanların başta ana muhalefet partisi olmak üzere toplumsal ve siyasal örgütlenmelere güvenini tazeleyecek ve oluşan güveni sarsmayacak adımlar atılmalı. Korku duvarını aşmak, güven tesis etmek, bir aradalık tohumları ekmek ve bunları ilmek ilmek örmek gerek.”
∗∗∗
DEVLET BAHÇELİ’DEN GEZİ’YE AÇIK TEHDİT
Partisinin grup toplantısında konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli muhalefeti tehdit etti. ‘‘Boykot moykot ezberlerinden sonra sokağa çıkma çağrılarının, direniş kışkırtmalarının ya darbeye ya da isyana davet olduğunun farkındayız’’ ifadesini kullanan Bahçeli, şunları söyledi: ‘‘15 Temmuz’dan ders almayanlara sesleniyorum; yüreğiniz yetiyorsa çıkın sokağa da görelim. Ateşle oynama merakınız nüksettiyse deneyin de boyunuzun ölçüsünü alalım. CHP’nin 12 Eylül’de yarım kalan hesaplaşmaya dönük bir özlemi varsa kınında beklemekte yoğrulmuş kılıç gibi burada olduğumuzu hatırlatıyor ve haykırıyoruz.’’ Bahçeli, İmralı’ya yönelik ‘‘silah bırakma” çağrısını da yineledi. DEM Parti heyeti ile PKK elebaşı Öcalan arasındaki görüşmelere değinen Bahçeli, “DEM heyeti ile İmralı arasındakı görüşmelerin terörsüz Türkiye’ye şartsız desteği olması ve beklenen çağrının bir an önce açıklanması samimi dileğimdir’’ dedi. Gezi üzerinden muhalefete yönelik bir tehdit de AKP Gençlik Kolları Başkanı da Eyyüp Kadir İnan’dan geldi. İnan bir daha sokağa çıkacaklara seslendi ‘‘AKP’li gençleri karşınızda göreceksiniz’’ diyerek tehditler savurdu.
KİMSE BİZİ BU YOLDAN DÖNDÜREMEZ
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İSKİ Küçükçekmece Çevre Projesi Temel Atma Töreni’nde açıklama yaptı. Kürsüye ‘‘Cumhurbaşkanı İmamoğlu” sloganları eşliğinde gelen İmamoğlu hakkında açılan davaları hatırlatarak ‘‘Önümüzdeki seçimleri yargı eliyle dizayn etmek istiyorlar’’ dedi. ‘‘Kimse bizi yıldıramaz, bu yoldan döndüremez’’ diyen İmamoğlu sözlerini ‘‘Tam yol ileri’’ diyerek tamamladı. İmamoğlu’nun açıklamalarından başlıklar şöyle: Zannediyorlar ki İmamoğlu’na korku salabilirler. Kimse bizi bu yoldan döndüremez. Benim yol yürüyüşümün bir bedeli var; her dakika hizmet etme bedeli. Bundan geri dönmeyiz. Yolumuz açık olsun. Biz tek kişilik oyunu sevmeyiz. Horon gibi halay gibi kol kola olmaya, coşkulu bir oyun oynamaya hazırız.’’ Öte yandan İmamoğlu son sekiz günde hakkında açılan iki soruşturma nedeniyle 31 Ocak günü adliyede ifade verecek. Söz konusu soruşturmalarla ilgili başsavcılığın İmamoğlu’na ifade vermesi için çağrı kağıdı gönderdiği ve avukatının arandığı belirtildi. İmamoğlu’na 20 Ocak’ta “Ülke Politikaları Vakfı Modern Hukuk ve Yargının Siyasallaşması’’ adlı bir panelde konuştuğu sırada ‘tehdit ve terörle mücadelede görev olan kişileri hedef göstermek’ten soruşturma başlatılmıştı.
MENAJER AYŞE BARIM TUTUKLANDI
Gezi Direnişi ‘planlayıcılarından olduğu’ gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatılan ve İstanbul’da gözaltına alınan menajer Ayşe Barım, ‘‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüse yardım etme’’ suçlamasıyla önceki gece tutuklandı. Barım’ın Mahkemeye sevk yazısında Barım’ın ‘‘olayları planlayan, örgütleyen ve yönlendiren, iradesi sorularak bu yönde kendisinin karar bildirerek yön verici ve belirleyici kişilerden olduğu’’ iddia edildi. Ayşe Barım, ‘‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüse yardım etmek’’ ile suçlandı. Sevk yazısında Barım’ın şirket faaliyetlerinin ‘‘etki ajanlığı amacı itibariyle ve kastını ortaya koyması açısından dikkate değer olduğu’’ ifadesi de kullanıldı.
Barım’ın menajerlik şirketine bağlı oyuncuların 2021’de Türkiye’de yaşanan orman yangını ve depremlerden sonra Türkiye’yi uluslararası arenada yetersiz gösterme adına sosyal medyadaki ‘‘#HelpTurkey’’ kampanyasına eş zamanlı olarak katıldıkları tespitinin soruşturmaya dahil edildiği kaydedilen yazıda, Barım’a ait şirketin faaliyetlerinin amacının dışına çıkarak etki ajanlığına yöneldiği, iş yerinde yapılan aramada ise #Occupygezi – solidariedade com o poyo Turco (Gezi işgali- Türk halkıyla dayanışma) ibareli dokümanlar bulunduğu kaydedildi. Barım soruşturmasında ‘tanık’ olarak ifadesi alınan oyunculardan Halit Ergenç ile Rıza Kocaoğlu hakkında ‘Yalan tanıklık’ suçundan soruşturma başlatıldı. Ergenç ve Kocaoğlu, protestolara kendi iradeleriyle katıldıklarını söylemelerine rağmen savcılığın, eylemlerin başladığı dönemde söz konusu oyuncuların Barım ile yoğun irtibatları olduklarını tespit ettiği öne sürüldü.
∗∗∗
HUKUKSUZ ŞEKİLDE TUTUKLAMA HEPİMİZİN VİCDANINI YARALADI
Menajer Ayşe Barım’ın Gezi Parkı soruşturması kapsamında tutuklanmasına birçok sanatçı da tepki gösterdi. Oyuncu Merve Dizdar, Pınar Deniz, Birce Akalay, Hande Erçel sosyal medya hesaplarından destek açıklaması yaptı. Oyuncu Elçin Sangu, da yaptığı açıklamada ‘‘Ayşe Barım’ın, kamuoyunda açıklanmayan delillerle tutuklanması vicdanen hepimizi rahatsız etmektedir’’ dedi. Sangu, ‘‘Sektörel sorunları tartışmak ayrı bir konu, ancak henüz görmediğimiz kanıtlarla 12 yıl öncesine dönük tutuklama kararlarının alınması bana sadece yine kutuplaşıyoruz, yine bir seçime hazırlanıyoruz hissi veriyor’’ ifadelerine yer verdi. Öte yandan Barım’ın soruşturmasına ilişkin oyuncular Halit Ergenç ile Rıza Kocaoğlu hakkında ‘‘yalan tanıklık’’ gerekçesiyle soruşturma başlatılmasına neden olan ifadeler de ortaya çıktı. Ergenç, ‘‘Bana olaylara katılmam yönünde telkinde bulunduğunu veya beni yönlendirdiğini hatırlamıyorum. Ayşe Barım ile ilişkimiz işle sınırlıdır, özel hayatımızda çok samimi değildik’’ dedi. Rıza Kocaoğlu ise, ‘‘Menajerlik olarak kimse beni yönlendiremez, kendi kararlarımı kendim alırım’’ ifadelerini kullandı.
DUR DURAK YOK
İzmir Barosu’ndan yapılan açıklamada karara tepki gösterildi, şu ifadeler yer aldı:
Hükümete Çağrımızdır Bir toplumun demokratik hak ve özgürlük taleplerinin en güzel dile getirildiği süreç olan Gezi’nin üzerinden 12 sene geçmesinin ardından başlattığınız haksız ve hukuka aykırı soruşturmalar yetersizdir (!) Lütfen bir an önce 1826 yılında İstanbul kale inşaatında başlatılan işçi grevi, 1968 üniversite işgalleri ve 15-16 Haziran 1970 işçi direnişi ile ilgili de soruşturma başlatın. Ülkemiz yetmezse de 1871 Paris Komünü, 1917 Bolşevik Devrimi ve 1975 Vietnam Savaşı’na soruşturma açabilirsiniz. Nasıl olsa sınır, dur durak yok. Buyurun.
∗∗∗
BİLİRKİŞİ KENDİSİ SAVUNDU
Ekrem İmamoğlu’nun önceki günkü basın toplantısında işaret ettiği bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın, AKP’ye yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesine konuştu. Büyükcanayakın, 1976’dan bu yana devlet memuru olduğunu, 2002’den beri de davalara bilirkişi olarak atandığını söyledi. “Beni neden hedef tahtasına koydular anlamadım” diyen Büyükcanayakın, “Beşiktaş ve Esenyurt’ta belediye başkanları her işten yasaca ve idareten sorumlu olduğu için hukuksuz kararlar karşısında hesap vermeleri gerekiyor. Ancak son kararı yargı veriyor” ifadelerini kullandı. İmamoğlu’nun ‘‘Bizim davaları kasıtlı olarak Satılmış Bey’e veriyorlar’’ sözlerine yanıt veren Büyükcanayakın, ‘‘Kesinlikle öyle bir şey yok. Mahkeme istediği bilirkişiyi atar. Hatta birden fazla heyet de görevlendirebilir. Kasti olarak hazırladığımız bir rapor yok. Bizi görüşmeye telefonla çağırdılar, gittik’’ ifadelerini kullandı.
∗∗∗
BARIŞ PEHLİVAN GÖZALTINA ALINDI
Gazeteci Barış Pehlivan, Seda Selek ve Serhan Asker, haklarında başlatılan soruşturmanın ardından dün gözaltına alındı.
Gazeteci Şirin Payzın ise hakkında ‘‘terör propagandası’’ iddiasıyla soruşturma başlatıldığını duyurdu.
Payzın, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda şu ifadeleri kullandı: “Evet bana da terör propagandası soruşturması açılmış. Şimdi öğrendim! Ama içeriğini bilmiyorum henüz. Sayın Savcı bana tebligat gönderdiğini gitmezsem yakalama çıkaracağını söylemiş… 34 yıllık gazetecilik hayatımda veremeyeceğim açıklama yok.”
Sözcü TV muhabiri Fırat Fıstık da 27 Ocak’ta yaptığı bir haber nedeniyle ‘ivedilikle’ ifadeye çağrıldığını duyurmuştu.