19 Mart’tan bugüne: Halk Erdoğan’ın bileğini büküyor
Rejimin 19 Mart darbe girişimi olarak değerlendirilen saldırılarının üzerinden 1 ay geçti. İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarının tutuklanmasıyla başlayan süreçte halkın isyanı dalga dalga yayıldı. Öğrencilerinin öncülüğünde gelişen eylemler, toplumu sokağa taşırken siyaseti de dönüştürdü. Uzmanlara göre, “Mücadele edince kazanabiliriz” duygusu topluma yayılırken, Saray rejimi sürecin mağlubu.
Saray rejiminin İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal ettirmesinin ardından 19 Mart’ta başlattığı İBB’ye yönelik operasyonların üzerinden 1 ay geçti. Toplumun geniş kesimleri ise rejimin operasyonlarına ülkenin dört bir tarafında ortaya çıkardığı direnişlerle cevap verdi. Halkın bu cevabı muhalefeti yeniden dizayn etmek isteyen, ömür boyu başkanlık hayalleri kuran tek adam rejiminin planlarına ket vurdu.
Gençlik kesimlerinin öncülük ettiği direnişler, halkı siyasetin öznesi haline getirirken rejimin tüm meşruiyeti de bu süreçte ortadan kaldırıldı.
KİMLER BAŞARDI?
İlk günden itibaren Saraçhane’ye akın eden yurttaşlar, Maltepe’de miting alanını dolduran milyonlar, Saray’ın darbesine karşı iradelerine sahip çıktı.
Siyaset sahnesine doğrudan çıkan gençler, direnişin hem fitilini ateşledi hem de mücadelenin en büyük taşıyıcısı oldu. Rejimin saldırıları karşısında da geri adım atmayan gençlik kesimleri, ülkenin tamamına büyük bir cesaret dalgasını yaydılar.
Alanlardan mahallelere, kampüslerden lise bahçelerine taşan direnişler, ülkede tek adama karşı birleşik mücadele zeminlerini yaratırken rejime karşı mücadele etme iradesini gösteren toplumun geniş kesimlerinin birlikteliği sürecin başarısındaki temel etken oldu.
KIRILMA NOKTASI 19 MART
Aradan geçen bir aylık süreci Akademisyen Cangül Örnek ile Siyasal İletişim Uzmanı Suat Özçelebi değerlendirdi.
Operasyonların başlangıcını ülkedeki kırılma noktası olarak adlandıran Örnek, “Yargı eliyle yürütülen ve siyaset sahnesine ve seçme seçilme hakkına doğrudan yapılmak istenen bir operasyonla karşı karşıya kalındı. Bu başlangıç ise sadece yakın dönem siyasal haklarımız açısından değil, yüzyılı aşan temsil etme ve edilme hakkına karşı da yapılan bir operasyon olma özelliği taşıdı. Toplum tam da bu noktada 150 yıllık kazanımlara edilmek istenen en somut müdahaleyle baş başa kaldı” dedi.
HALK SAHNEYE ÇIKTI
30 günlük sürenin en önemli kazanımı düzen içi siyaset yöntemlerinin, bu saldırıları püskürtmeye yeterli olmayacağının bilincinin oluşması oldu” diyen Örnek şöyle konuştu:
Dolayısıyla bugünün en büyük kazanımı halkın siyasette özne olarak görmemiz ve ortaya konan bu mücadelenin başarıya ulaşmış olması oldu. Yani yaşanan siyasal gelişmeler, halka müdahale etme hakkını geri kazandırdı.
MUHALEFETİ DİRİLTTİ
Diğer yandan bu süreç iktidar blokunun karşısında duran CHP’yi diriltti diyebiliriz. Uzun süredir mücadele etmeyi unutmuş, iktidarın diliyle siyaset yapmayı kabullenmiş, rejimin çizdiği sınırlar içerisinde siyaset yapan ve kabul görmeye çalışan muhalefet hattı halkın ittirici gücü ile aktif direniş pozisyonuna geçmeye başladı. Bu noktada da gündemi belirleyen siyasetin kazanım getirdiği fark edildi.
ERDOĞAN YENİK, REJİM DAHA GÜÇSÜZ DURUMDA
Yaşanan bir ayın rejim açısından durumu ise şaşkınlık ve tereddütlü olunduğu. Başarısız oldukça sessizliğe bürünüldüğü, zor yollarıyla kendini kabul ettirme eğilimini artırdıkları bir süreç izledik. İktidar blokunun tamamı Erdoğan’ın bu hamlesini takip etmeye çalıştı ancak saldırıların geri püskürtülmesiyle, halkın özellikle gençlik kesimlerinin direnişiyle ve ekonomideki durgunluk sebebiyle rejim bu bir aydan yenik ayrıldı.
Sermaye sınıfının sessizliği, iktidar bloku içerisindeki farklı sesler de çeşitli çatışma dinamiklerinin ipuçlarını sundu. Bloktan kopma şeklinde yorumlayamayacağımız bir durum bu. Ancak o cephenin halkın direnişiyle beraber güç kaybettiğini söylememiz mümkün.
Bu anlamıyla rejimin siyasi ayaklarından olan MHP’nin de Erdoğan iktidarının da ağırlıklarını hissettirmeye çalıştıkları bir döneme girmiş olduk.
Diğer yandan operasyon, dışarıdan elverdiği ölçüde, ABD’nin de yürütülecek operasyona ses çıkartmayacağının düşünüldüğü bir konjonktürde yapıldı. Böyle bir moment kullanılmak istendi. Ancak ekonominin kırılganlığı da rejime ağır bir darbe vurdu.
Dolayısıyla halk bu bir ayda rejimin dengesini bozdu. Hedef Erdoğan’ın mümkün olduğunca liderliğini sürdürmesi, seçimsiz bir siyasi sitemin yaratılması olarak ne kadar netse bu aşamadan sonra rejimin eskisi gibi mi devam edeceği yoksa yeni yollar mı arayacağı ise o kadar belirsiz. Ancak iktidar normal yollarla koltukları terk etmeyecek.
Bu anlamda bile son 30 gün iktidar blokuna işlerinin ne kadar zor olduğunu kanıtladı. Halkın direnci ve rejimin kırılgan yapısı düşünüldüğünde Erdoğan şu an yenik durumda. Ayrıca ellerinin daha da zayıfladığı bir döneme girmiş oldular.
Tabii ki tüm bunlar, halkın bu aşamadan kazanımla çıktığının da göstergesi. İmamoğlu hapiste de olsa eylemlere katılan gençler üzerindeki baskı politikaları artırılsa da toplumsal psikolojide kazanmışlık duygusu hâkim kılındı. Çünkü nihayetinde Erdoğan operasyondan murat ettiği sonuca ulaşamadı.
DİRENİŞİN BAŞARI GETİRDİĞİ KANITLANDI
Yani toplumun geniş kesimleri de artık ‘mücadele ettiğimizde kazanabiliyoruz’ çıkarımını gördü. Bu anlamda meydanlardan mahallelere üniversitelerden liselere kadar yayılan bu eylemlerde direnişin başarı getirdiği süreç içerisinde kanıtlandı.
Öte yandan toplumsal direnç, emek direncine henüz dönüşebilmiş değil. Bundan sonraki süreç için ise daha kötüye gideceği muhtemel olan ekonomik daralma emekçi sınıfların da kıpırdanmasına yol açarsa AKP’nin sonunun geldiği bir tablonun açığa çıkması da çok muhtemel bir seçenek olarak önümüzde duruyor. Halkların özgürlük direnci emekçilerin direnciyle birleşebildiği ölçüde rejimin temelden sarsılışı daha da şiddetleneceği bir durum bizleri bekliyor.”
Siyasal İletişim Uzmanı Suat Özçelebi de “19 Mart, iktidarda kalmak için “her şeyi” yapabileceklerini ve yargının bu süreçte araçsallaştığı gerçeğiyle toplumu yüzleştirdi” dedi.
“İktidarın, ana rakibi olarak gördüğü Ekrem İmamoğlu’nu yarış dışı bırakma hamlesini çok iyi analiz edemediği, sonuçları konusunda yanlış hesaplar yaptığı her geçen gün daha da somutlaşıyor” diyen Özçelebi şu ifadelere yer verdi:
“İmamoğlu’nun toplumsal, siyasal karşılığının büyüklüğünü hesap edememesi, CHP’nin iç tartışmalarından ötürü etkili bir yanıt veremeyeceği inancı, (ki olağanüstü Kurultayla çok önemli bir güç gösterici yaptı CHP) özellikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu hamleyi “cunta girişimi” olarak ağır biçimde mahkum eden ve gençlerin (öğrencilerin) kurumsal siyaseti konfor alanından çıkaran eylemlerine hızla adapte olarak, kitlelere önderlik eden tavrındaki kararlılık, süreklilik ve direnç iktidarda bir duvara çarpma hissi yarattı.
Gençlik meselenin sadece bir “Ekrem İmamoğlu meselesi” olmadığını çok daha derinde yaşandığını topluma gösterdi. Kendilerinin geleceği, demokrasinin kalan kırıntılarının da yok olabileceği, Anayasal devlet çizgisinden tümüyle sapıldığı, ekonomik darboğaz içinde derin yoksulluğa sürüklenen ailelerin bireyleri olarak uzun zamandır yüklendikleri ağır sendromu Saraçhane’de ve ülkenin birçok kentinde halkla birlikte sokaklara, meydanlara dökülerek gösterdi. Kürsü/belagat siyaseti, sokakta, meydanda hak arama, talep etme ve sesini en güçlü biçimde yükselterek bir direniş ve mücadele hattına taşımaya çalıştı. Bu belli ölçüde ana muhalefetin organizasyonları ama en çok öğrencilerin “kendiliğinden muhalefetiyle” yaşıyor.
TEMEL MESELE SÜREKLİLİK VE KAPSAYICILIK
İktidar en başından beri zamana oynuyor. İki kritik kavram, muhalefet için hala kritik: Süreklilik ve kapsayıcılık. Bir duvara çarpma hissini gidermek için, otokratik eğilimlerini çaresizce maksimize ederek, korku ve kaygıyı yargı sopasıyla, polis gücüyle artırma eğiliminde. Ancak bu da iktidar için “sürdürülebilir” değil. Özellikle açılan davalardaki büyük boşluklar, Cumhur ittifakı ortakları arasında sürece yaklaşım konusunda farklılıklar yaratmış durumda. Muhalefetin İmamoğlu’nun serbest kalması ve erken seçim yönünde yaptığı etkili hamleler/kampanyalar şu anda sonuç doğuracak nitelikte görünüyor. Adaylaşma sürecindeki 15,5 milyon imza, “adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum” kampanyasında 30 milyon imza hedefi gibi. Toplum %70 düzeyinde tutuklama ve yargı süreçlerini siyasi buluyor. İktidarın kendi tabanında bile bu oranlar %30’lar düzeyinde. Hatta iktidarın muhalefeti parçalama/yeniden dizayn sürecinin bir sonucu olan “terörsüz Türkiye” diye adlandırdığı DEM Parti/Öcalan açılımına rağmen, birçok araştırmada DEM seçmenin yüzde yüze yakın bölümü yargı süreçlerini hukuki değil tamamen siyasi olarak değerlendiriyor.
HALKIN TALEPLERİYLE İLERLENMELİ
Muhalefet kurduğu direnç ve mücadele hattında sürekliliği sağlar, toplumsal muhalefete yönelik kapsayıcılığı en üst düzeye taşıyarak, kimseyi dışarda bırakmama özenini gösterebilirse, toplumdaki milli irade duyarlılığını sandığa da taşıyabilir. Ülkenin gerçek gündeminin ne olduğunu halka asla unutturmamak çok kritik. Özellikle şu anda azalma eğilimine giren “kararsız” kitle için. Dış politikaya yabancılaşmadan, ancak beka, dış güçler, vb. Söylemlere takılmadan, erken seçim talebinin sadece bir hak, demokrasi mücadelesi değil, aynı zamanda ülkenin temel sorunlarının çözümünün yegâne adresi olduğunu anlatmayı unutmamak gerekiyor. Halk muhalefete, demokrasiye, iradesine 19 Mart’tan bu yana yüzbinlerle samimi biçimde sahip çıktı, bu umudu yaşatmak, büyütmek mümkün.”
∗∗∗
1 AYDA NELER YAŞANDI?
• Aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu 3 belediye başkanı ile birlikte, toplam 51 kişi tutuklandı. Büyükşehir Belediyesi, Şişli ve Beylikdüzü belediye başkanları görevde alındı. Şişli Belediyesi’ne kayyum atandı.
• Aynı gün İstanbul Üniversitesi’nde bir araya gelen binlerce öğrenci polis barikatına rağmen yürüyüş gerçekleştirdi. Barikatı yıkıp geçen öğrenciler, Beyazıt Meydanı’nda basın açıklaması okudu. Barikatın yıkılma anı direnişin fitilini ateşledi.
• Akşamında Saraçhane’de bulunan İBB Binası önünde yüzbinlerce yurttaş CHP’nin çağrısı ile bir araya geldi. Hep birlikte yeneceğiz vurgularıyla başlayan Saraçhane buluşmaları haftaiçine yayıldı. Her akşam yurttaşlar Saraçhane’de buluşmalara katıldılar.
• Direnişin fitilini ateşleyen üniversiteliler “Akademik Boykot” kararı aldı. Sayıları her geçen gün artan öğrenciler “Gündüz boykotta akşam sokakta” sloganıyla direnişlerini büyüttü.
• Eylemler kısa sürede alanlardan mahallere doğru da genişledi. Ülkenin birçok noktasında yurttaşlar hakları için sokaklara döküldü.
• Eylemlerin yayılmasıyla rejim saldırılarını da artırdı. Başlayan operasyon dalgasının ardından eylem etkinlik yasakları ilan edildi. 1 ay içerisinde 3 bine yakın kişi gözaltına alındı. Çoğunluğu öğrenci 300’ün üzerinde yurttaş tutuklandı. Operasyonlara çok sayıda gazeteci, sanatçı, siyasetçide dahil edildi.
• Eylemlere destek veren sendika ve meslek odaları üzerinde de baskı artırıldı. Bir günlük iş bırakma çağrısı yapan Eğitim Sen MYK üyeleri hakkında 2 haftalık ev hapsi cezası verildi.
• Medya kuruluşları da RTÜK tarafından cezalandırıldı. Televizyon kanalları ve bazı medya kuruluşlarına ardı ardına cezalar kesildi.
• Bayram tatili ile direnişi soğutmaya çalışan rejim, tatil süresini 9 güne çıkardı. CHP’nin Maltepe çağrısıyla 2,5 milyon yurttaş alanları doldurdu.
• Bayramda gençlik kesimlerinin çağrısıyla ülke genelinde ‘tüketmiyoruz’ sloganıyla boykot başlatıldı. AKP’li Bakanlar, vekiller boykot çağrısına karşı seferber olurken Erdoğan ve Bahçeli boykot çağrılarını hedef aldı.
• Tatilin bitmesiyle gençlerin eylemsellikleri sürdü. ODTÜ’den İstanbul Üniversitesi’ne, Kocaeli’nden Samsun’a okullar direniş alanlarına çevrildi.
• CHP’nin kongre iptaline karşı Özgür Özel, partisini olağanüstü kongreye götürdü. Özel fire vermeden bir kez daha Genel Başkan oldu.
• Kamuoyunun artan tepkileri sonucunda tutuklu yurttaşların tahliyeleri başladı. Tahliyeler sırasında “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” mesajları ön plana çıktı.
• Proje Okulları kapsamında okulları dönüştürmek isteyen ve kendi kadrolarını okullara yerleştirmek isteyen rejime karşı liseliler de ayağa kalktı. Ülkenin dört bir yanında liseliler okullarda eylemlere başladı.
• Yayılan lise eylemleri sokaklara da taştı. Ülkenin çeşitli yerlerinde üniversiteli ve liseli öğrenciler büyük öğrenci buluşmaları gerçekleştirdi