Polatlı Gündem Haber

reklam

Erken seçim geliyor mu?

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
Erken seçim geliyor mu?
110 views
23 Nisan 2025 - 10:36
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Erken seçim geliyor mu?

Geçen hafta yaptığı açıklamayla İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına gerekçe yapılan soruşturmaya ilişkin tartışma yaratan mesajlar veren Devlet Bahçeli’nin şimdi de ülkeyi erken seçime götüreceği iddiası ortaya atıldı.

İddianın sahibi, 2020’de Bahçeli “Davası tekrar değerlendirilmeli” dedikten kısa bir süre sonra cezaevinden çıkan eski Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne. T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtlayan Türköne’nin gündem olan değerlendirmesi özetle şöyle: “Erdoğan çözüm sürecini baltalayacak, yani çözüm sürecinin gelişmesini engelleyecek. Bahçeli de bunun üzerine Türkiye’yi erken seçime götürecek.”

Türköne şu sıralar “Bahçeli’ye yakın isim” kartvizitiyle hayli popüler. Özellikle son açılım süreci başladığından bu yana ne dediğine en çok bakılan isimlerden biri oldu. MHP ile kurumsal bir bağı olmasa da söylediklerinin Bahçeli’nin fikirlerini yansıttığı düşünülüyor. Kendisi de içeriden bir bilgi almadığını, “ülkücü militan” geçmişine referansla camiayı iyi bildiğinden verilen mesajları anladığını söylüyor.

Önceki gün söyleşinin yayınlanmasıyla birlikte erken seçim iddiası gündem olup MHP kanadından bir itiraz gelmeyince, Türköne’nin sözlerinin kıymeti daha da arttı. Pek çok kişi “Demek ki Bahçeli’nin aklındaki plan bu” diye düşünmeye başladı. Kısa zaman içinde Bahçeli’nin düdüğü çalıp ülkeyi erken seçim moduna sokacağı beklentisi yükseldi.

BAHÇELİ RÜZGÂRI KESTİ
Ancak dün Bahçeli’den gelen açıklama rüzgârı kesti. MHP lideri, “Erken seçim yalan ve yaygarasıyla partimizi tartışmaya yeltenen, küçücük akıllarıyla niyet okuyuculuğuna teşebbüs eden çürüklerin hevesleri boşunadır” dedi. Süreçle ilgili de PKK’nin kongresini toplayıp Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrıya riayet ederek fesih işlemini tamamlamasının ve silahları Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim etmesinin “uygun olduğunu” kaydetti. Özgür Özel için ise “Dingili kırmış, uçuruma savrulmuştur. Kaos ve kriz siyasetine hız vermiştir” ifadelerini kullandı.

Bahçeli bu açıklamasıyla yakın vadede erken seçim çağrısı yapmayacağını bir kez daha vurgulamış oldu. Daha önceki açıklamalarında da aynı noktadaydı. Ocak ayının son günlerinde partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Seçim beklentisi hayali bir beklentidir ve boşa kürek çekmektir. Seçim zamanında yapılacaktır. Türkiye sahipsiz değildir. Cumhurbaşkanlığı sistemi yaşayacak ve yaşatılacaktır” demişti.

Anlaşılıyor ki erken seçim konusunda Bahçeli’de henüz bir sapma yok. Ancak bu durum, Bahçeli’nin Erdoğan ile pürüzsüz bir ortaklık ilişkisi içinde olduğu anlamına gelmez. Cumhur İttifakı’nın içinde her konuda mutlak bir uyum olmadığı sır değil. İttifak bugüne kadar bir şekilde bu krizleri yöneterek yoluna devam etti. Bazı sorun başlıkları çözüldü, çözülemeyenler ise “dondurulmuş ihtilaflar” olarak rafa kaldırıldı.

Bahçeli’nin başlattığı ve yürütücüsü olduğu “açılım” süreci de ittifakın amaç ve yöntem konusunda homojen bir yaklaşıma sahip olamadığı konulardan biri. 1 Ekim’de süreç başladıktan ve 22 Ekim’de Bahçeli “Öcalan Meclise gelsin, konuşsun” çağrısı yaptıktan sonra Erdoğan, uzun süren ve şüphe uyandıran renk vermezliğini 27 Kasım’da “Bahçeli’nin tarihi çağrısı Cumhur İttifakı’nın ortak siyasi vizyonunu yansıtıyor” sözleriyle bozmuştu. Ancak yine de işler tarafları tatmin eden bir tempoda yürümedi.

Bahçeli, Erdoğan’ı sürece iştahlandırmak için iktidarını korumasının yolunun buradan geçtiğini dahi ima etti. Nitekim Erdoğan’ın 27 Kasım’daki konuşmasından 22 gün önce, “Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına kesif bir darbe indirilirse, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir?” sözleriyle ortağına açık açık “Bunlar olmazsa sen bir daha seçilemezsin” mesajı vermişti.

Türkiye’de bu gelişmeler yaşanırken, 8 Aralık günü Suriye’de Esad düştü. Yönetimi cihatçı HTŞ devraldı. Ülkenin kuzeydoğusunda uzun süredir varlık gösteren Kürt güçlerinin kalıcı statü sahibi olacağı yeni bir denklemin şekilleneceği anlaşıldı. Emperyalizm eliyle İsrail’in Ortadoğu’daki güvenliğini merkez alan, İran’ı çevreleme planını da içeren bir “Pax Americana/Amerikan Barışı”nı tesis etmek için kollar sıvandı.

Bahçeli’nin sözcülüğü ve hamleleriyle Türkiye’de örülen süreç de Suriye ve bölgedeki bu yeni konjonktürle bağlantılı. Bahçeli Türkiye’nin kendi içinde “Kürt sorununu halledip”, güvenlik doktrinini ve konseptini bu kurguya uygun şekilde regüle etmesini öneriyor. Nasıl ki Öcalan, PKK’nin Soğuk Savaş ortamında doğup büyüdüğünü ve bugün anlamını yitirdiğini söylüyorsa, Bahçeli de devletin Soğuk Savaş’ta izlediği stratejiyi aktüel şartlara uygun şekilde güncellemesi gerektiğini dile getiriyor. Retorik ve hamasetten ayıklandığında ortaya çıkan politik gerçek budur.

KART ARKA CEPTE
Süreç devam ederken Bahçeli rahatsızlık geçirdi. Uzun bir süre kameraların karşısına çıkmadı, kendisinden tek kare fotoğraf gelmedi. Ancak yaptığı telefon görüşmeleriyle süreç konusunda onun temsilcisi olduğu aklın ne denli ısrarcı olduğunu gösterdi. Erdoğan ve hükümet tarafı ise süreci ağırdan aldı, çok heveskâr bir imaj çizmedi. AKP, sürecin getirisi-götürüsü muhasebesinde kararsız kalırken, belki de rejim arka kapıdan “dış güçlerle” pazarlığa tutuşurken, Kürt siyaseti yürütmenin tereddütlü halinden sık sık şikâyet etti. Bununla birlikte sürece fiilen engel olunmadı; İmralı heyetinin ziyaretlerine zorluk çıkarılmadı.

Evet, en tepede bir akort sorunu var. Yine de tüm bunların Cumhur İttifakı’nı dağılma aşamasına getirdiği düşünülmemeli. Hâlâ tüketilecek krediler var. Bahçeli’nin öncelikli planı da erken seçim değil. O kart şimdilik arka cepte duruyor. Bahçeli önce, ittifakı koruyarak bu virajı Erdoğan ile almak istiyor. Düştüğü şerhler ve gidişata yönelik eleştirel çıkışları bunu sağlamak için. Ancak eğer burada bir mesafe alınamaz ve süreç Erdoğan’dan kaynaklı tıkanırsa, bu, ittifakın dondurup kenara koyabileceği türden bir uyumsuzluk olmaz. İşte bugün dillendirilen seçenekler o vakit gerçeğe dönüşebilir.

Muhalefetin yapacağı en büyük yanlış, iktidar bloku içindeki anlaşmazlıklardan medet uman bir çizgiye hapsolmaktır. 19 Mart hukuksuzluğundan sonra gelişen toplumsal muhalefet merkezli dinamizm, kısa vadede ortaya çıkardığı siyasal sonuçlarla mücadelenin nasıl bir hatta yürütülmesi gerektiğini gösterdi. CHP lideri Özel’in “Biz kendi önümüze tuttuğumuz ışıkla yürüyeceğiz” sözü bu açıdan olumlu. Rejim içindeki çatlakları derinleştirecek olan bir köşeye çekilip sahneyi izlemek değil, bizzat o sahnede kurucu bir rolle yer alabilmektir.

https://www.birgun.net/makale/erken-secim-geliyor-mu-617528

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
REKLAM ALANI

(336x280px)

Anasayfa Sağ Bloka Esnek veya Sabit ölçülerde SINIRSIZ reklam alanını şablon olarak ekleyebilirsiniz. Şuan örnek olarak sadece 2 reklam kullanıldı.

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.