Kutlama yok: Baskı, yoksulluk, tutuklama var
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü… Ancak ülkede gazeteciler baskı, sansür, işsizlik, tutuklamalar, işten atılmalar, güvencesizlik ve daha birçok sorunla mücadele ediyor. Gazeteciler bu günü ‘Çalıştırılmayan gazeteciler günü’ olarak tanımlıyor.
Türkiye’de gazeteciler; 1961 yılında özlük haklarını azaltmak isteyen gazete patronlarına karşı verdikleri mücadeleyi kazandıkları için 10 Ocak gününü “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutluyor. Ancak gelinen noktada “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”, işsiz ve tutuklu gazeteciler gününe dönüşmüş durumda. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Örgütünün hazırladığı 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, 180 ülke içerisinde 158’inci sırada yer alıyor. 18 gazeteci cezaevinde tutulurken gazeteciler haklarında açılmış davalarla, yaygınlaşan adli kontrol uygulamalarıyla baskı altına alınmaya çalışılıyor.
Son bir yılda 69 gazeteciye en az 149 yıl hapis cezası verildi. Gazeteciler 2024 yılında 720 kez hakim karşısına çıkarken, 74 gazeteci gözaltına alındı, 14 gazeteci tutuklandı. En az 35 gazeteci yeni açılan soruşturma ve davalarla karşı karşıya kaldı. İktidar Dezenformasyon Yasası’nın ardından gündemde tuttuğu Etki Ajanlığı Tasarısı ile gazeteciliği suç olarak göstermeye çalışıyor. DİSK Basın İş’in yaptığı araştırmaya göre ise her 4 gazeteciden biri asgari ücrete çalışıyor. Her 10 emekçiden 9’u da 25 bin TL’nin altında ücret alıyor.
Birçok sorunla boğuşan gazeteciler yaşardıklarını BirGün’e anlattı.
∗∗∗
DÜŞÜNMEK BİLE SUÇ
Mezopotamya Ajansı haber şefi Diren Yurtsever: Yaklaşık 10 yıldır özgür basında çalışıyorum. Özgür Basın’da çalışmanın zorluklarını yaşıyoruz. Bunların başında yaptığımız haberlerden rahatsız olan iktidarın yargı aracılığıyla kurmaya çalıştığı baskı ve sindirme politikaları geliyor. Türkiye’de gazetecilik yapmanın koşulları neredeyse kalmadı. Dünya görüşüm gereği hak ihlalleri ve Kürt sorunu gibi konular ile ilgili haberler yapıyorum. Yaptığım bu haberler gerekçesiyle, birçok arkadaşım gibi hakkımda açılan bir dizi soruşturma var. Yine 7 ay tutuklu kaldığım yargılamadan hakkımda 6 yıl 3 ay hapis cezası kararı verildi. Yani eğer bu ülkede gerçek anlamda bir gazetecilik yapıyorsanız hakkınızda bir davanın açılması, gözaltına alınmanız, tutuklanmanız kaçınılmaz oluyor. Ama biz gazeteciler bunu bilen bir yerden hakikati açığa çıkarma ve gerçeği topluma sunma sorumluluğumuzdan, mesleğin gereklerini icra etmekten bir an bile vazgeçmedik.
Yine sansür hala çok etkili bir şekilde uygulanıyor. Bizzat çalıştığım ajansın yıl boyunca birçok haberine erişim engeli getirildi. İktidarın yeri geldiğinde yaptığı açıklamalar ile doğrudan gazetecileri hedef almasının ve bir talimatla gazetecilerin evlerine baskınlar yapılarak, gözaltına alınıp tutuklanmasının bir karşılığı da sahada haber takibi sırasında polis şiddeti olarak karşımıza çıkıyor. Yargı sopası, polis şiddeti, sansür, cezasızlık ve keyfi uygulamalar ile her ne kadar karşı karşıya da kalsak, tam da böylesi koşullarda hakikat haberciliği ve gerçeklerle arasına mesafe koymayacak düzeyde gazetecilik yapmanın çok daha kıymetli olduğuna inanıyorum.
Diren Yurtsever
TURKUAZ KART DAYATMASI
Evrensel gazetesi muhabiri Eylem Nazlıer: 10 Ocak kutlanması gereken bir gün değil, mücadeleyle geçen bir gün. Çünkü bu güne girerken, sahada halkın sesi olan yedi gazeteci arkadaşımız tutuklandı. Peki, neden? Suriye’de öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’i anmak istedikleri için. Tarih tekerrür ediyor. 8 Ocak’ta, Metin Göktepe’yi mezarı başında andık. Metin, 1995 yılında “Bu haberi ben takip etmeliyim” diyerek gittiği görevde, polis şiddetiyle katledildi. O gün olduğu gibi bugün de gazeteciler gerçekleri yazdıkça, söyledikçe saldırıların odağında.
Tutuklanan meslektaşlarımız Pınar, Serpil, Gülistan, Hayri, Enes, Osman ve Can… “Turkuaz basın kartın var mı?” klişesiyle başlayan sataşmalar, bugün artık polis şiddetine evrildi. Cumhurbaşkanlığı’na bağlı turkuaz basın kartı, gazetecileri denetim altında tutmanın aracı haline getirildi. RTÜK ve Basın İlan Kurumu, iktidarın sansür araçları haline geldi. Muhalif gazetelere, televizyonlara sistematik baskılar uygulanıyor. Evrensel Gazetesi yıllardır basın ilan kurumu tarafından ilan verilmiyor. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, hakikatin peşinde olacağız.
Eylem Nazlıer
MADDİ GÜVENCEMİZ YOK
Serbest gazeteci Duygu Kıt: Uzun yıllar boyunca sosyalist basında çalıştım. Yaklaşık 5 yıldır da freelancer olarak gazetecilik yapıyorum. Çalışma koşullarım her başlıkta başka bir dezavantaj içeriyor. En tepeden bakarsam kadın olarak çalışmak çok zor, özellikle yerelde. Yerelden haber sunmak, yerel gündemini talip etmek birçok şeyi içeriyor. Bir alanda yetkinleşmek istesem de yerelden çalışıyor olmak beni birçok konuya muhatap kılıyor. Sadece kadın alanında çalışamıyorum çünkü yerelde yaşayan kadınların gündemi ulusal da görülmüyor ayrıca gelişen birçok gündemi de takip etmek zorundayım. Bağımsız çalışmak ise her şeyden kötü, ne maddi bir güvencemiz var ne hakkımız… Neredeyse fason işçi gibi birçok gündeme koşturuyoruz. Umuyorum ki bağımsız çalışan ya da çalışmak zorunda kalan herkesin koşulları iyileştirilir. Herhangi bir soruşturmada etkin bir dayanışma gerçekleşir.
Duygu Kıt
BÖLGEDE ÇOK DAHA ZOR
TGS Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral: 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü yine buruk bir biçimde karşılıyoruz. Zira mesleğimiz üzerindeki baskılar her yıl katmerlenerek devam ediyor. Bölgede gazetecilik yapmak ise ülkenin diğer yerlerine göre çok daha zor ve sancılı. Toplumsal olaylar sırasında halk adına güvenlik görevlilerinin yasadışı şiddetini belgelemek isteyen arkadaşlarımız, tartaklanıyor, materyallerine el konuluyor. Sınır dışında görev yapan arkadaşlarımızın ise çok ciddi hayati riskleri var. Son olayda hatırlanacağı gibi meslektaşlarımız Nazım Daştan ve Cihan Bilgin katledildiler. Katlettikleri yetmiyor gibi bir de cenazelerine erişime de engel getiriyorlar. Bölgede zor şartlar altında çalışan gazetecilerin haber kaynaklarına erişimde de zorlukları var. Akreditasyon uygulaması da burada çok katı bir biçimde uygulanıyor. Soruşturma ve davalar ise artık rutin hale geldi. Mesleki çalışmalarda yaşanan bu genel sorunlara bir de ekonomik sorunları eklemek gerekiyor. Çünkü burada gazetecilerin ücretleri son derece düşük. Gazetecilerin çok büyük bir bölümü asgari ücretle çalışıyor.
Mahmut Oral
DOLU HABER BOŞ CÜZDANLA YAPILMAZ
Basın meslek örgütleri de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde yaptıkları açıklamada işssizlik, güvencesizlik ve baskıya dikkat çekti. Türkiye Gazeteciler Sendikası’ndan yapılan açıklamada, “Asgari ücret seviyesi, gazeteciler için ortalama ücret haline geldi” denildi. Türkiye Gazeteciler Cemiyetiyaptığı açıklamada “İktidar Etki Ajanlığı Tasarısı ile gazeteciliği suç olarak göstermeye çalışıyor” dedi.
∗∗∗
BASKI, SANSÜR, TEHDİT VE ZİNDAN YILI!
TBMM’nin gazeteci kökenli milletvekillerinden Utku Çakırözer’in 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü için hazırladığı 2024 Basın Özgürlüğü Raporu, Türkiye’de basın özgürlüğü alanında yaşanan kara tabloyu ortaya koydu. Rapora göre, gazeteciler 2024 yılında 720 kez hakim karşısına çıkarken, 74 gazeteci gözaltına alındı, 14 gazeteci tutuklandı. En az 35 gazeteci soruşturma ve davalarla karşı karşıya kaldı.