Sadece bizde değil, dünya genelinde de Suriye’de kazanan Türkiye diyenler çoğunlukta. Yalnız onlar, kazananlar listesine İsrail ve ABD’yi de ekliyorlar.

Türkiye’nin tam olarak ne kazandığını görmek için henüz erken. Ancak, biz gazetecilerin ve “demokrasimiz”in payına düşenler şimdiden görülüyor!

∗∗∗

Meslektaşımız Özlem Gürses, avukatının ifadesiyle, Suriye’den söz ettiği canlı yayındaki “bir dil sürçmesi” nedeniyle apar topar kelepçelenerek gözaltına alındıktan sonra, yurtdışı yasağı ve ev hapsi kararıyla “serbest kaldı.” Suriye’de öldürülen Cihan Bilgin ve Nazım Daştan için basın açıklaması yapanlar tutuklandı, gazeteciler tartaklandı. Bitmedi; İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve yönetim kurulu üyeleri hakkında da; Daştan ve Bilgin’in gazeteci olarak Suriye’deki gelişmeleri takip ederken yaşamlarını yitirdikleri, bunun “Uluslararası İnsancıl Hukukun ve Cenevre Sözleşmesi’nin ihlali” anlamına geldiği şeklinde açıklama yaptıkları için “Terör örgütü propagandası yapmak” ve “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçlarından resen soruşturma başlatıldı.

Korkarım, böylesi daha çok “Suriye kazanımı”mız olacak, ama şimdilik onları not etmekle yetinip Suriye matematiğine bakalım.

Dışişleri Bakanı Fidan, hafta sonunda, Şam’da, Suriye’deki yeni yönetimin adı Colani’den eş-Şera’ya dönen lideri ile yaptığı ortak basın toplantısında; “Burada Amerika’nın çıkarları açısından bakıldığı zaman, bir matematik hesabı yapıldığı zaman, Türkiye mi önemli, PKK gibi bir terör örgütü mü önemli, Sayın Trump buradaki matematiği hemen görüyor.” dedi.

Fidan son derece önemli ve doğru bir matematik problemine işaret etti. Problem olarak doğru ancak çözüm umulduğu gibi mi olur, belli değil.

∗∗∗

Suriye’nin üç kazananından ikisi olan Türkiye ve ABD ilişkisinde Kürtler (Fidan’ın ifadesiyle de PKK) şimdiki matematiğin merkezinde, ancak daha çok İsrail dolayımıyla!

O yüzden, “Suriye’deki matematiği hemen gören Sayın Trump”, “Türkiye mi önemli, PKK gibi bir terör örgütü mü?” problemini “Türkiye mi önemli, İsrail mi?” diye formüle ederse, çözüm nasıl olur?

İsrail’de, Netanyahu’dan bağımsız bir devlet aklı da vardır ve o da ABD ile uyum içinde çalışır.

O İsrail aklının Suriye’yi şöyle okuduğu söylenebilir:

–Suriye’nin Türkiye etkisi altına girmesi İsrail çıkarlarına aykırı.

–Suriye’nin yeni hükümetine yönelik, Türkiye’nin de katkısıyla, artan uluslararası destek, İsrail’i işgal ettiği topraklardan çekilmeye zorlayabilir.

–Colani, Türkiye baskısı ve Kürtler arasında sıkıştı. İsrail varlık yokluk mücadelesi veren Kürtleri yalnız bırakmamalı.

–35 milyonluk nüfuslarıyla dünyanın en büyük devletsiz halkı olan “Kürtlerin düşmanları, İsrail’in düşmanlarıdır – İran, Hizbullah, Beşar Esad, cihatçılar ve bir ölçüde her geçen gün İsrail’e daha düşman hale gelen Erdoğan.”

-“Kürtler, İsrail’i bir rol model olarak görüyorlar.” 

-“ABD’deki dostlarımızın da yardımıyla, Türk ve cihatçı dronlarla mücadele edebilmeleri için onlara istihbarat ve silah sağlanabilir.”

–“İsrail, sadece konuşmak ve vaatlerde bulunmakla kalmamalı; Kürtlere yardım etmelidir.”

–“İsrail’in ABD Kongresi’ndeki dostları, ateşkesi savunmaya ikna edilebilir veya Amerikalılara, Donald Trump başkan olduğunda Kürtleri terk etmemeleri için baskı yapılabilir. Ayrıca istihbarat, siber savaş ve silah konusunda çok şey yapılabilir.”

Buradan bakarsa, Sayın Trump matematiği nasıl görür acaba?

*Tırnak içi alıntılar İtai Anghel’in 27 Aralık’ta Haaretz’te yayınlanan “İsrail Hayatta Kalma Savaşlarında Kürtleri Terk Etmemelidir” başlıklı analizinden.