Hesap sorulacak adres iktidar belediyeleridir
İktidarın asgari ücret ve emekli maaşına yaptığı zam dar gelirliler için krizin boyutunu daha da derinleştirdi. Mersin Büyük Şehir Belediye Başkanı Vahap Seçer kriz koşullarının belediyelere yeni görevler yüklediğini bunu da iktidarın engellemelerine karşı yapmak sorundu olduklarını söyleyerek “Koşullarımız ne olursa olsun halkımızın yanında olacağız” diyor.
Belediyeler ekonomik krizle birlikte yurttaşın ilk müracaat ettiği noktalardan biri haline geldi. Sosyal destek belediyelerin bütçelerinde önemli yer tutmaya başladı. Mersin Büyükşehir Belediye başkanı Vahap Seçer’le ekonomik kriz, belediyelerin çabası, iktidarın ‘silkeleme’ yaklaşımını ve siyasetin yakıcı konularını konuştuk.
Asgari ücret ve emekli zamları açıklandı. İktidar bu kesimleri gözden çıkardı. Bu durum belediyelere nasıl yansıyacak?
Ülke ekonomisi iktidarın yaptığı akıl almaz yanlışların sonucu bu noktaya geldi. Özellikle son 3-4 yıldır alınan kararlar, uygulamalar ve ortaya konulan yönetim performansı çok kötü. Son olarak asgari ücrette ve emeklilere yönelik ücret artışları, derin yoksulluğun yaşandığı, ekonomik şartların oldukça güç olduğu bu dönemde çalışan kesimleri daha büyük mağduriyete soktu.
Tam da bu koşullar altında, iktidarın bu alandaki başarısızlığı belediyeleri öne çıkardı. Belediyeler bu anlamıyla Türkiye’nin son 5 yılına damga vurdu.
Özellikle 2019 sonrası Adana, Mersin, Antalya, Ankara, İstanbul gibi önemli metropollerle toplamda 11 büyükşehir belediyesinin CHP’ye geçmesi yeni bir durum yarattı. Sol-sosyal demokrat bir partinin belediyecilik anlayışı devreye girdi. Pandemi, seller, orman yangınları ya da deprem gibi doğal olayların afete dönüştüğü ülkemizde doğallığında öne çıktık. İktidarın boşalttığı alanları çok iyi doldurduk. Zaten bunun da teyidi 2024’ün 31 Mart’ında Türk Milleti tarafından verildi.
Seçim başarısının arkasında 4 yıllık dönemin etkili olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Burada hiç tartışmaya, yoruma açık bir durum yok. Biz Mersin’de oy oranımızı 14,5 puan artırıp yüzde 60’a yakın bir oyla tekrar seçildiysek, 11 büyükşehir sayısı 14’e, 250 belediye 450 belediyeye çıktıysa beş yıllık dönemin etkisi çok yüksek. Ben birinci derecede buna bağlarım. CHP’li belediye başkanlarının ortaya koyduğu performansın ve anlayışın belirleyici olduğunu söyleyebilirim.
Tekrar ekonomik krize dönersek, bu süreçte halkın sizden beklentisi değişti mi?
Yukarıda anlatmaya çalıştığım belediyelerin öne çıkma sürecinin ana nedeni krizle birlikte beklentilerin farklılaşması, boyutlanması ve buna karşı verilen yanıtlardan kaynaklı. Örneğin eğitimde belediyelerin rolü arttı. Aileler çocuklarını okula aç göndermek zorunda kalıyor. Belediyeler bu konuyu görüp önlem alıyor, bunların beslenmesine destek veriyor. Mersin’de üniversiteye ya da liseye geçiş sınavlarında bir kurs ücretinin yıllık 70-80 bin TL civarında. Kaç aile bu parayı ödeyebilir. Belediye, 8 bin öğrenciye hizmet veriyor, eğitim desteği veriyor. Ya da Mersin’de üniversiteyi kazanan tüm öğrencilere herhangi bir koşul aramadan, sadece Mersin’de ikamet etmeleri koşuluyla, gelir testine dahi tabi tutmadan, beyana tabi destek veriyor.
Mutfakta yangın var. Mersin’de oluşturduğumuz merkezlerde 3 çeşit yemeği 25 TL’ye veriyoruz, ekmek 7,5 lira ya da diğer şehirlerimizde uygulamaya sokulan Kent Lokantaları modelini düşünün. Belediyelerimiz vatandaşlarımızın gıdaya erişimine önemli katkı sunuyor. Yaş almış vatandaşlarımızın ya da özel bireylere sahip olan ailelerin imdadına yine bizim belediyeler yetişiyor. Bu da iktidarı rahatsız ediyor. Ayrıca belediye başkanları da öne çıktı etkin aktörler oldu. İktidarı rahatsız eden başka bir nokta da bu oldu.
Bu çalışmaların siyaseten bir karşılığı var mı?
Mersin’de sosyolojik olarak farklı insanların yaşadığı bölgeleri gezsinler. Etnik, sosyal, kültürel, sosyo-ekonomik farklıların olduğu, siyasi tercih olarak farklı görüşlerin olduğu tüm bölgeleri gezin. Göreceğiniz şey bütün bu farklılıklara rağmen belediyemizin uygulamaları konusundaki beğeni düzeyidir. Eleştirse bile vatandaşın adaletten bahsedeceğini göreceksiniz. Diyecek ki; ‘Bizim belediyemizde adaletli bir hizmet var. Bizim siyasi görüşümüze bakmadan hizmet geliyor. İsabetli hizmetler yapıyor’. Benim size anlattığım bu durumu 31 Mart 2024’te vatandaş verdiği oyla teyit etti. İktidar bu durumdan büyük rahatsızlık duyuyor. Belediye başkanlarını, belediyeleri nasıl itibarsızlaştırırım’ diye, yoğun çaba içerisinde.
SGK borçları meselesini de bahsettiğiniz itibarsızlaştırma çalışmasının parçası olarak mı değerlendiriyorsunuz?
Kesinlikle. Asıl mesele yaptıklarımızdan rahatsız olmaları. Biz 2019’dan bu yana gerçekten çok zor koşullarda görev yaptık. Hem mali açıdan hem idari açıdan zorlandık. Meclis çoğunluğu olmamasından kaynaklı, özellikle finansmana ulaşımda zorlanıyorduk, borçlanma yetkileri alamıyorduk. Gayrimenkul satmak için bile izin alamıyorduk. Söylememe gerek yok, devletin bankalarının kapıları bize duvardı. İller Bankası belediyeler için kurulmuş bankadır. Belediyeler oraya önemli ölçüde katkı yapar. CHP’li Belediyelere yönelik uygulamaları bizi çok büyük sıkıntılara soktu ama ona rağmen bugünlere geldik.
SGK’ya, vergi dairesine borçlu olmamızın arkasında iktidarın bize uyguladığı görünür, görünmez mali ambargosu var. Ayrıca bankalardan beter yüksek faiz oranlarını bu kurumlar borcumuzu faiziyle tahsil ettiler. Bütün mesele bu.
31 Mart seçiminden sonra Meclis aritmetiği değişti. Borçlanma yetkisi alma derdi ortadan kalktı, finansmanı bulma, finansmanı kullanma imkanlarımız arttı. Bakın sadece Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin 2024 yıl içerisinde SGK ve Vergi Dairesi’ne ödediği para yaklaşık olarak 1 milyar 250 milyon lira. Demek ki bir yere kaçtığımız, göçtüğümüz yok. Her ay 100 milyondan fazla eski borç, yeni borç bu kurumlara tahakkuk eden borçlarımızı ödüyoruz.
SGK’nın alacağı olan her 100 liranın 5 lirası CHP’li Belediyelerin borcu. Yüzde 5 gibi bir dilim. Allah aşkına bütün memleketi hallettiniz de gözünüzü bize mi diktiniz? Yani bizden alacağınız 5 lirayla, yani yüzde 5’lik bir alacak oranıyla siz SGK’yı mı kurtaracaksınız? Emekli maaşlarını mı arttıracaksınız? Siz önce sizin elinizin altında olan belediyeleri değil, yani bir cumhurbaşkanı kararıyla kaynağında borçlarını keseceğiniz kurumları değil, özel sektörü sıkıştıracaksanız sıkıştırın.
Ayrıca iktidarın çıkıp ‘Size bu kadar imkanlar açtık. İller Bankası elinizde, devlet bankaları emrinizde, bakanlıkların hibe ettikleri tesisler emrinizde. Siz bu kadar imkana rağmen bu belediyeleri nasıl bu duruma soktunuz, belediyeleri nasıl bu kadar borçlu hale getirdiniz?’ diyerek kendi belediyelerinden hesap sorması gerekiyor. Bugüne kadar bütün imkanlardan onlar faydalanıyordu, hesabını da onlardan sorun.
Şunu da ekleyerek bu bahsi bitireyim. Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak vergi dairesine olan geçmiş borçlarımızın tamamını 2024 yılı içerisinde ödedik. SGK’ya da borçlarımızla ilgili yapılandırma teklifimizi yaptık. Yeni yılla beraber Büyükşehir Belediyemizin iştiraklerimizin toplam borcunun yüzde 10’nunda kendilerine ödemesini yaptık. Kalan kısım için de bir yapılandırma talebimiz var. Bize sağladıkları ekstra bir himmet ya da lütuf yok ama makul ödeme koşullarını da yapsınlar. Bizim kaynağımızdan kesinti yapmak demek çalışanların maaşlarının aksaması demek, yapacağımız yolun inşaatının gecikmesi demek, sosyal yardımlarda kısıntıya gitmek ya da akamete uğratması demek vatandaşımıza yapılacak bir zulümdür. En büyük kötülüktür.
İktidarın “çökertme” planı sizi etkilemeye başladı mı? Önleminiz olacak mı?
Mersin etnik ve inanç grupları anlamında çeşitliliğin olduğu bir şehir. Siyasal aritmetikte çok farklı. Buna rağmen sandıkta AKP’li de MHP’li de bize oy verdi ki yüzde 60 bir oy oranı oldu. Hizmetler çok önemli. Ama sizin kentte ne söylediğiniz, nasıl bir hava yarattığınız, vatandaşların size bakışı, size olan güveni ve itimadı da önemli. Mersin halkı bize inanıyor. Hizmetlerimizi engelleyecek, gelirlerimizin kesilmesi durumu olursa dahi vatandaşlarımızda iletişimimizde ya da bize bakışlarında herhangi bir değişim olmaz. Bilakis onları tahrik etmiş olurlar. Bu mağduriyeti, vatandaşımız görür ve bizi daha fazla sahiplenir. Mersin Büyükşehir Belediyesi derleriz toplarız bir yerden bu açıkları kapatırız hizmetlerimizde bir sorun olmaz. Ama olsa dahi vatandaşlarımızın bize bakışında herhangi bir olumsuzluk olmaz.
∗∗∗
Bu dönem için hedef projeleriniz nelerdir?
Mersin ile ilgili 3 önemli projeden söz ederek seçim çalışmalarını yürüttük.
Raylı sistemler dedik. Metro temelini atmıştık. Buna travmayı da ekleyeceğimizi söylemiştik. Metro ile ilgili Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan dış kredi kullanım izninde hala zorlanıyoruz. Bakanlık Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin ekonomik hacmini gerekçe göstererek imza atmaktan imtina ediyor. Ancak kendilerine sunduğumuz ve Cumhurbaşkanlığı yatırım programına alınmasını beklediğimiz Ulaştırma Bakanlığı Altyapı Genel Müdürlüğü’nün de onayladığı 2 ayrı tramvay projemiz var. Onların da bize maliyeti çok daha küçük boyutta olduğu için daha rahat yapabileceğimiz projeler. Onların yatırım programına alınmasını bekliyoruz. Bu dönemde mutlaka Mersinlileri raylı sistemle buluşturmak istiyoruz.
Diğer bir konu 500 dönümlük bir park yapmak istiyoruz. Müftü Deresi Yaşam Vadisi Projemiz. Bunun şu anda proje çalışmaları devam ediyor. Çok da güzel, değerli bir proje olacak. Bunu mutlaka hayata geçireceğiz. Sahildeki 400 dekarlık Kültür Park gibi, bu da merkez Mersin’in çok muhteşem yeşil alanlarından biri olacak.
Bunların dışında bir diğer projemizde sosyal konutlarla ilgili. 2029 sonuna kadar 1000 sosyal konutu yapmayı hedefledik. 2025 yılı içerisinde de 500 sosyal konutun yapımı başlayacak. Bunun çalışmaları hızla devam ediyor. Bu proje konut edinmekte zorlanan bütün sosyal sınıfları kapsayacak. Hem proje itibariyle hem bunların vatandaşa maliyeti ve ödeme koşulları itibariyle de onlara uygun çalışmalarımız devam ediyor.
∗∗∗
Suriye’deki gelişmeler üzerine Türkiye’de siyaset hızlandı. Kürt sorunu merkezli gelişmeleri ve sürecin Türkiye’ye yansıma biçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülkemizde böyle bir sorun varsa bizi yoruyor, kayıplar verdiriyorsa elbette sorunun ortadan kalmasını arzu ederiz. Ancak adı da yok, ortada işleyen süreçle ilgili iktidar cenahında meselenin sahibi yok. İktidarın ortağı var. Nelerin olup bittiğine ilişkin de somut bilgi yok. Doğal olarak açık, şeffaf yürütülen bir konu yok.
2013-2015 arası süreçte bazı olumsuzluklar ortaya çıksa da bir tecrübe var. Dünya örnekleri İspanya’sı, İrlanda’sı var. Biz de geçen yarım asır içinde büyük bir deneyim elde ettik. Elbette süreç parlamentonun gözünün önünde işletilmeli. Ama bugün itibariyle görüşmeler konusunda kimin ne istediğine, kimin ne verdiğine dair bilgimiz yok. Türkiye demokratik bir ülke, anayasası var, hukuk sistemi var. Birilerinin iki dudağı arasından çıkacak talimatla ya da birilerinin oturup bu konuda anlaşıp kendi aralarında protokole bağlayıp uygulamaya koyacak kararlarla bu iş olmaz. Elbette ki işin sonu barışa, huzura, kardeşliğe çıksın istiyorum. Ama süreçle ilgili endişelerim var. Birileri bir şeyler almak öbürü vermek istiyor. Birileri de siyasi olarak ikbalini garanti altına almak istiyor. Bütün bunları düşününce, bunları öngörünce de endişelerimi söylemeden duramayacağım.
https://www.birgun.net/makale/hesap-sorulacak-adres-iktidar-belediyeleridir-589459