Kilidi açacak bir anahtar gerekiyor
Esenyurt ve Beşiktaş hamlesiyle nabız yoklayan iktidarın hedefi İBB’ye çökmek. İktidara geri adım attırabilecek bir karşı çıkışın şu ana dek gelmediğine dikkat çeken uzmanlar, çemberin daraldığı görüşünde.

İktidar hemen her haftaya bomba gibi yeni bir gelişme bırakmayı alışkanlık haline getirdi. Bu haftaya da Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın bir şirket ve ihalenin bahane edilerek gözaltına alınmasıyla başladık. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) çökmeyi aklından bir saniye olsun çıkarmayan, en büyük siyasi rakibi olarak gördüğü İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu saf dışı bırakmayı amaçlayan iktidarın hedefi de niyeti de ortada. Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanmasıyla başlayan süreç Beşiktaş’a çoktan uzandı.

Bir sonraki adresin neresi olacağı bile kamuoyunda tartışılır hale geldi. İşin kötüsü perde arkasında ismi geçen belediyelere yönelik bir çökme girişimi artık şaşırtıcı olmaktan çıktı. Bir bakıma kayyum siyaseti herkes için kanıksanır hale gelindi. Elbette itirazlar da oldu, CHP’nin Esenyurt Belediyesi için başlattığı nöbet devam ediyor. Beşiktaş Belediye Başkanı’na yönelik gözaltı kararına da tepkiler sürüyor. Ancak bu itirazlar iktidara geri adım attıracak, işi İBB’ye götürmekten alıkoyacak bir basınç oluşturamadı.

Sürekli hamle yapan iktidar muhalefeti savunma pozisyonuna çekmeyi başarırken karşısında güçlü bir itiraz görmeyince bir sonraki manevraya hazırlanıyor. Beşiktaş, CHP’nin yüzde 60’dan fazla oy aldığı kale nitelendirmesi yapılan ilçelerinden bir tanesi olmasına rağmen tepkilerin yetersiz kalması iktidarın iştahını artırıyor. Rejim haline gelmiş, ülkeyi olağanüstü koşullarda yönetmeye çalışan bir iktidar karşısında alışageldik muhalefet etme biçimlerinin karşılık bulmadığı, bir nevi öğrenilmiş çaresizlik yarattığı görülüyor. Tüm devlet imkanlarıyla muhalefetin üzerine gelen iktidara karşı kamuoyunda beklenti yaratılarak açıklanan “Kırmızı Kart” kampanyası tepkilere neden oluyor.

YOKLAMA YAPILIYOR
Muhalefetin nerede hata yaptığı ise en kritik mesele haline geldi. Siyasal İletişim Uzmanı Suat Özçelebi de sürecin hızla, üzerinde Demokles’in kılıcı sallanan Ekrem İmamoğlu’na doğru taşındığına dikkat çekti. “İmamoğlu’nun Davaları sürekli erteleniyor, hep bir tehdit süreci içinde bırakılıyor” diyen Özçelebi, “Esenyurt’ta Ahmet Özer, Beşiktaş’ta, CHP’nin en güçlü olduğu ilçede Belediye Başkanına gözaltı ve CHP’nin bunlara nasıl tepki vereceği adeta bir test ve yoklamaya dönüşmüş durumda. CHP bu test ve yoklamalardan sınıfta kalıyor. En güçlü olduğu ilçede, İmamoğlu ve Özel’e rağmen 2-3 bin kişilik kalabalıkları toplayacak organizasyon becerisini gösteremiyor” değerlendirmesini yaptı. Özçelebi, “İktidarın otoriterleşen yapısıyla, gerçekleştirdiği her hamlesiyle muhalefetin direniş potansiyelini test ettiği de unutulmamalı” diye ekledi. Özçelebi sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye’de başarı öyküsü yazdığı imajıyla, terör sorununun kökünü kazıyorum algısıyla Cumhurbaşkanı, ekonomik buhran içinde zamlarla bunalmış halka hâlâ tam bir adres olamamışken, ana muhalefetin, iktidara bir yandan ‘kırmızı kart’ gösterirken diğer yandan kendisinin nasıl bir çözüm adresi olduğunu göstermeye de ihtiyacı var.”

ÇEMBER DARALTILIYOR
Siyaset Bilimci Doç. Dr. Güven Gürkan Öztan, iktidarın Esenyurt ve Beşiktaş hamlelerini şöyle değerlendirdi: “İktidar, özelde CHP’ye genelde muhalefete yönelik operasyonun fitilini Esenyurt’tan yakarak bir taşla birden çok kuş var amacını gütmüştü. Hem ‘kent uzlaşısı’ adı verilen işbirliği modeli CHP’li bir belediyeyi hedef alarak kriminalize ediliyor hem de İBB’ye doğru hamle yapmak için yeni bahaneler üretiliyordu. İktidar, Esenyurt operasyonuyla CHP’yi ve Meclis muhalefetini ‘reaksiyon testine’ tabi tuttu, gelecek tepkinin boyutunu ölçtü. CHP İstanbul İl Başkanlığı ve İmamoğlu, gidişatı görerek bu operasyona geniş katılımlı güçlü bir karşılık vermek adına büyük çaba sarf etti. Ancak CHP içinde bütünlüklü bir pozisyon alındığını söylemek güçtü. Daha da önemlisi Meclis muhalefeti demokratik tepkiyi büyütmek yerine meseleyi CHP’nin ve Kürt siyasi hareketinin bir problemi olarak kavramayı seçti. Bu da iktidara bir sonraki aşamaya geçmesi için yeterli teşviki sağladı.

Bahçeli’den peşi sıra Öcalan açıklamaları gelirken kayyım atamaları da durmadı. Tunceli ve Ovacık Belediyeleri’nin ardından Akdeniz Belediyesi’ne de kayyım atandı ki zaten bu yöndeki işaretler Esenyurt Belediyesi’ne operasyon yapıldığında verilmişti. Asıl hamle ise Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın gözaltına alınmasıyla gerçekleşti. Bu sefer İstanbul’un en merkez ilçelerinden biri seçilmişti ve gerekçe yolsuzluk iddialarıydı. Böylece CHP’nin vitrinde olan belediyeleri zan altında bırakma işlemi devreye sokulmuş oldu. İktidar İBB’ye doğru çemberi daraltma politikasında iki basamak birden atladı ve duracağa da benzemiyor.

ÖMRÜNÜ UZATMA ÇABASI
2019’da iktidar İstanbul’da sandığı devirdiğinde hedefi ikinci seçimde İstanbul’u almaktı ama başaramadı, İmamoğlu 2024’e kadar yürütülen yıpratma savaşına rağmen son yerel seçimde de ipi göğüsledi. Şimdi artık mesele İstanbul’u almayı çoktan geçti, esas hedef İmamoğlu’nun muhtemel bir cumhurbaşkanlığı adaylığını şimdiden imkânsız hale getirmek. Halihazırda süren davalar bir yana, Esenyurt ve Beşiktaş Belediyelerine operasyonlarla kamuoyunu manipüle etmek ve yeni davalar üretmek isteniyor. CHP’yi yalnızlaştırmak, İstanbul’u kuşatarak CHP içindeki fay hatlarını harekete geçirmek ve değişim isteyen toplumsal kesimleri bezginleştirmek arzusu da bunun arkasından geliyor. Savunmaya çekilmiş bir ana muhalefet görüntüsü ve kendi gündemiyle ülke gündemi arasındaki makasın açıldığı bir Meclis muhalefeti, ekonomik ve siyasi sorunlarla başa çıkamayan iktidarın ömrünü uzatma riski taşıyor.”

https://www.birgun.net/haber/kilidi-acacak-bir-anahtar-gerekiyor-590794