Polatlı Gündem Haber

reklam

İbrahim Varlı yazdı.. Suriye dizayn edilirken Türkiye ne kadar etkin!

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
İbrahim Varlı yazdı.. Suriye dizayn edilirken Türkiye ne kadar etkin!
82 views
25 Ocak 2025 - 7:47
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Suriye dizayn edilirken Türkiye ne kadar etkin!
Türkiye, Körfez ülkeleri ile Suriye’de nüfuz yarışı içinde. Ancak Suriye’de başat aktörler ABD ve İsrail. Türkiye, ABD, HTŞ ve SDG arasında yürütülen müzakerelerde denklem Fırat’ın doğusunda adeta kilitlenmiş durumda. Suriye üzerinden fetih naraları atan yeni Osmanlıcı iktidar ilk günden MİT Başkanı Kalın’ı Emevi Camii’ne, Dışişleri Bakanı Fidan’ını Kasiyun Dağı’na gönderse de Suriye’de kurulan denklemde işler istenilen şekilde ilerlemiyor.

Suriye’nin emperyalistlerin ve gerici rejimlerin desteğiyle köktendinci unsurlara teslim edilmesinin ardından başlayan yeni süreçte küresel, bölgesel, yerel aktörler ülkede etki alanlarını genişletme peşinde. Suriye’nin geleceğinin şekillendirilmesine dair rekabette aktörlerden birisi de Türkiye. Ankara’nın “yeni Suriye”deki rolü merak konusu. Rejimin Suriye’de ne derece etkin olduğunu sahadaki emarelerden görmek olası.

HTŞ’nin 8 Aralık’ta Şam’ı ele geçirmesiyle Suriye üzerinden fetih naraları atan yeni Osmanlıcılar ilk günden MİT Başkanını Emevi Camii’ne, Dışişleri Bakanı’nı Kasiyun Dağı’na gönderse de Suriye denkleminde işler istenilen şekilde ilerlemiyor.

Suriye sahasının iki başat aktörü ABD ve İsrail. Cihatçıların Şam’a girmesinin önünü açan her iki ülke de Suriye’nin yeni dizaynının temel belirleyenleri. Amerikan emperyalizmi ve İsrail adım adım planlarını hayata geçirirken “cihatçı yönetim” bağlanmış durumda.

Cihatçı yönetimin Dışişleri Bakanı da ilk ziyaretini Körfez monarşilerine yaptı. Önce Suudi Arabistan ardından BAE’ye gitti. Bu ziyaretler sadece ekonomik gerekçelere indirgenemez. Burada bir tercih söz konusu. HTŞ’nin hamisi Körfez ülkeleri. Batılı emperyalistlerin Roma’da kurduğu Suriye masasında da Türkiye yoktu. Ankara, Arabistan’daki ikinci masaya eklemlense de burada da ikinci plandaydı.

ANKARA’NIN PLANLARI KÖRFEZ PETRODOLARLARI
Türkiye, Körfez ülkeleri ile Suriye’de bir nüfuz yarışı içinde. HTŞ yüzünü Körfez’e dönerken Ankara gücü oranında bu paylaşımda rol kapma arayışında. Ancak ekonomik darboğaz ve siyasi etkenler nedeniyle oldukça dezavantajlı. Körfez ülkeleri petrodolarlar sayesinde Suriye’nin inşası için daha fazla kaynak ayıracak güce sahip. Arap kimliğinin verdiği avantajlar da unutulmamalı.

22 Ocak’ta The Economist’e konuşan bir HTŞ yetkilisi bu gerçeği şu sözlerle aktarıyor: “Türkiye Suriye ordusunu eğitmek ve donatmak istiyor ama bir başka Ortadoğu ülkesi daha cazip bir teklifte bulundu. Türkiye’ye minnettarız ama kendimizi bir tek kampa koymamıza gerek yok. ”

Körfez’in paraları meselenin sadece bir boyutu. Amerikan-İsrail ittifakı, Türkiye’nin nüfuz alanını genişletmesinin önünde en önemli bariyer. İsrail, Türkiye veya herhangi bir ülkenin Suriye’de nüfuz alanını artırmasını kendi yaşamsal çıkarlarına aykırı görüyor. Kontrollü bir istikrarsızlığın hüküm sürdüğü, merkezi yönetimin güçsüz, hiçbir “dış aktör”ün etkin olmadığı yeni Suriye, Tel Aviv’in ana hedeflerinden.

Saray rejimi Suriye’de kendisine alan açmaya çalışsa da gücü bir yere kadar. Ekonomik yetersizliğin getirdiği handikaplar nedeniyle istediği hamleleri yapmaktan uzak. Suriye’de adım adım Amerikancı bir çözüme doğru yol alınırken çok aktörlü denklemde herkes kendi hamlesini yapıyor. Fırat’ın doğusundaki gelişmeler, SDG-SMO arasındaki çatışmalar bunun yansımaları.

SDG-HTŞ DİYALOĞU TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLER?
Yeni Suriye’de en önemli düğüm noktası kuşkusuz ki Kürtler. Suriye Kürtleri’nin yeni döneme nasıl adapte edileceğine ilişkin görüş ayrılıkları kriz içinde krizlere vesile oluyor.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam’ı kontrol eden Heyet Tahrir Eş-Şam (HTŞ) yönetimi arasındaki anlaşmazlık giderilebilmiş değil. SDG, kuzeydoğu Suriye için özyönetim ilkesinde ısrar ederken, HTŞ devletin merkeziliğini vurguluyor.

SDG ile HTŞ arasında kapılar ardında temaslar sürüyor. HTŞ, tüm silahlı grupların ordu bünyesine girmesini isterken SDG bu duruma karşı. SDG “bir blok” olarak bağımsız şekilde Suriye ordusuna katılmaktan yana. HTŞ’nin gerekirse “güç kullanırız” sözleri kısa sürede yalanlanırken koşulların oluşması halinde bu yola başvuracakları aşikâr. Ancak burada da ABD-İsrail ikilisinin engeli var.

Türkiye, ABD, HTŞ ve SDG/YPG arasında yürütülen müzakerelerde anlaşma sağlanmış değil. Kısmi bir yol alınsa da temel ayrılıklar devam ediyor. İsviçre Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda (WEF) cihatçıların Dışişleri Başkanı Esaad Şeybani, özel görüşme yaptığı Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakan’ı Mesrur Barzani’ye, “Kürtlerin hakları korunacaktır” dese de bu sözler SDG için güven telkin etmiyor.

“Suriye’deki Kürtler, Suriye halkının çeşitliliğine güzellik ve ışık katıyor” diyen Şeybani’nin Kürtlere ülkeyi birlikte inşa etme çağrısına Rojova’nın Dış İlişkiler Sorumlusu İlham Ahmed, “Kürtlerin hakları anayasada kabul edildiği zaman Kürtler Suriye toplumuna rengini katmış olacak” sözleriyle yanıt verdi.

Ankara bir taraftan da yakın ilişkiler kurduğu Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) üzerinden oyuna tutunmaya çalışıyor. IKYB Başkanı Mesud Barzani ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin buluşması bu çabanın bir ürünüydü.

ANKARA-İMRALI SÜRECİ AMERİKANCI ÇÖZÜM
Amerika Suriye’de aktif şekilde devrede. Türkiye ile SDG arasında bir tampon işlevi görüyor. Washington NATO müttefiki Türkiye ile Suriye’deki asli müttefikleri Kürtler arasında bir ara yol bulma arayışında. Her iki aktörü de üzmeyecek, küstürmeyecek bir formülasyon peşinde.

Haliyle bu denklemin Türkiye’ye ve Ankara-İmralı arasındaki “yeni süreç”e de etkisi var. Washington’da bulunan Ortadoğu Enstitüsü’nün Türkiye Masası Direktörü Gönül Tol, iki gün önce şu paylaşımda bulunacaktı: “Kaynaklarıma göre Öcalan 15 Şubat’ta PKK’ye silah bırakma çağrısında bulunacak. Karşılığında, Türk hükümetinin af çıkarması ve Kürtlere dil hakları gibi haklar tanıyacak yeni bir anayasa taslağı hazırlaması bekleniyor. Kuzey Suriye’de, PKK bağlantılı gruplar Barzani müttefiki KNC (Suriye Kürt Ulusal Konseyi) ile iktidarı paylaşacak ve askeri güçlerinin bir kısmını Suriye ordusuna entegre edecek. Bu özel yönetim modelinin detayları henüz net değil. Konuştuğum kişilere göre, Kandil’deki PKK kadroları da bunlara onay vermiş.”

YENİ MİLLİ GÜVENLİK SİYASET BELGESİ VE SURİYE
Fırat Nehri’nin doğusundaki bölgede ana omurgasını Halkın Savunma Birlikleri’nin (YPG) oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) ABD ile işbirliği sayesinde varlığını ve etkisini devam ettirmesi Türkiye tarafından önemli bir tehdit kaynağı olarak görülüyor. Öcalan pazarlığıyla SDG üzerinde etkin olunmaya çalışılıyor. Öcalan-Ankara pazarlıklarının ana ekseninin Suriye Kürtleri olduğu tarafların açıklamalarının satır aralarından okunabiliyor.

22 Ocak’ta toplanan yılın ilk Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK), kamuoyunda “Kırmızı Kitap” olarak adlandırılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi yenilenerek yürürlüğe girdi. Türkiye’nin iç ve dış tehdit algılamalarını sıralayan ve bunlarla mücadele için gerekli stratejinin temelini oluşturan “Kırmızı Kitap”ta tehdit listenin başında PKK ve Suriye’deki durum yer aldı.

MGK toplantısının ardından yapılan yazılı açıklamada Suriye’ye ilişkin şu maddelere yer verildi:

“• Suriye’deki yeni yönetimin; devletin egemenliğinin, üniter yapısının, toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin sağlanmasına tam destek verileceğini bir kez daha teyit ediyoruz.

• PKK/KCK-PYD/YPG’nin Suriye’deki mevcut durumu ve muhtemel gelişmeleri herhangi bir şekilde istismar etmesine izin verilmeyeceği hatırlatıldı, bölgedeki tüm “terör” örgütlerinin her hâlükârda tasfiye edilecektir.”

Bir gün sonra ise Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk Suriye’deki gelişmelere dair şu ifadeleri kullanacaktı: “TSK Suriye’deki görevi devam etmektedir. İhtiyaçlara göre Suriye’de bulunan birliklerimizin konuş değişikliğine gitmesi veya farklı bölgelerde görevlendirilmeleri söz konusu olabilir.”

DANANIN KUYRUĞU FIRAT’IN DOĞUSUNDA KOPACAK!
Suriye’deki gelişmelerin düğümlendiği merkez Fırat’ın doğusu. Buradaki düğüm tüm Suriye’yi ve de Ortadoğu’yu etkileyecek. Müzakereler, görüşmeler, pazarlıklar sürerken bu bölgede büyük bir enerji birikiyor. Ortadoğu Uzmanı Eva J. Koulouriotis’e göre Şam, Arap ve Batılı yetkililer, Suriye için yeni bir aşamanın başladığını duyursa da Doğu Suriye meselesi her an patlayabilecek dikenli bir ikilem olmaya devam ediyor.

Koulouriotis SDG ile HTŞ arasındaki müzakerelerde kapsamlı bir anlaşma için SDG’nin temel olarak talep ettiği beş ana nokta olduğunu söylüyor: “Fırat’ın doğusunun özyönetimi, Suriye geçiş hükümetinde pay, Suriye ordusu içinde örgütsel varlık, IŞİD tutukluları için hapishanelerin yönetimi ve petrol.” Koulouriotis’e göre “Yeni Suriye yönetimi özyönetim konusunda şartlı olarak esneklik gösterirken karşılığında şunları talep ediyor: Suriye hükümetinin merkezi otorite olarak tanınması, SDG’deki tüm Suriyeli olmayan savaşçıların çekilmesi ve aynı zamanda PKK ile bağların koparılması, doğu Suriye’deki özyönetim haritasının yeniden çizilerek Şam’ın Rakka ve Deyr ez-Zor vilayetlerinin yanı sıra Irak ve Türkiye ile olan tüm sınır kapılarının kontrolünün devralınması.”

Suriye sahası daha çok gelişmeye gebe. SDG/YPG’nin PKK’den uzaklaşması ve yabancı savaşçıların ülkeden çıkışı hem Şam’ın hem de Ankara’nın ana taleplerinden. ABD gibi emperyalist güçlerin, bölgesel ve yerel aktörlerin müdahil olduğu Suriye denkleminde rolleri, oyunları, planları güç ilişkisi belirleyecektir. Bu durum da kimi oyuncuların canını fena halde acıtacaktır.

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
REKLAM ALANI

(336x280px)

Anasayfa Sağ Bloka Esnek veya Sabit ölçülerde SINIRSIZ reklam alanını şablon olarak ekleyebilirsiniz. Şuan örnek olarak sadece 2 reklam kullanıldı.

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.