Polatlı Gündem Haber

reklam

Faşizmin hukuku(!) düşman hukukudur

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
Faşizmin hukuku(!) düşman hukukudur
96 views
31 Ocak 2025 - 7:36
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Faşizmin hukuku(!) düşman hukukudur

Sonsuza kadar huzur içinde uyuyacağından emin olduğum değerli tiyatrocu Ferhan Şensoy’un o ünlü lâfı ne kadar özlü ve yerindedir:

“Çok faşist bir yağmur yağıyor. Sanırım bir kocaman şemsiyenin altında toplanmanın zamanı.”

O’nun tarif ettiği o faşist yağmur, zaman içinde sulu kara, tipiye ve hattâ “tenis topu büyüklüğünde doluya” dönüştü. Zaten faşizmin en karakteristik özelliğidir. Zulüm ve şiddette sınır tanımaz. Rejime karşı duran, hattâ karşı durmayı aklından, gönlünden bile geçiren kim varsa, yok etmek için yeminlidir faşistler.

Başka türlü ayakta durması mümkün değildir. Şu veya bu şekilde iktidarı ele geçirmişse, bilin ki bir daha bırakmamak üzere yemin etmiş ve elinden gelen her şeyi yaparak karşıtlarını yok etmek için sürekli kılıç sallama modundadır. “Kılıçlarının kınında yorulduğu” tehdidi ile sindirmek isterler halkı.

Hukuk, muktedir faşistler için, bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için sadece bir araçtır. Themis heykelinin gözündeki maskeleyici örtüyü ve elindeki teraziyi yok sayar. Çünkü hukuk sadece kendilerine hizmet için vardır. Rakiplerine gelince “ne hukuku lan?” moduna bağlayıverir anında.

Faşistler için İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden başlayarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile devam eden, ülke Anayasası’ndan ve yürürlükteki yasalardan kaynaklanan haklarla belirlenmiş tüm ilkeler, “onların işine gelmiyorsa” geçerli değildir. Yırtılıp atılması câizdir. Hattâ, İstanbul Sözleşmesi örneğindeki gibi, büyük bir şaşaa ile kendi altına imza attığı metni bile cümle alemin gözleri önünde yırtıp atıverir. Maksat “faşizan takipçi kitlesinin gönlünü okşamak ve duygularını gıdıklamak” olunca, babasını bile tanımaz bunlar.

Geçmişte kendileri mağdur duruma düştüklerine inandıkları zaman hukukun her yerde “harfi harfine ve titizlikle” uygulanmasını, haklarının evrensel boyutta bas bas bağırarak savunulmasından yana görünmüş olmalarına rağmen, bugün iktidarda oldukları için siyasi karşıtlarına nefes alma su içme hakkını bile tanımazlar.

Halkın en başta gelen haklarından biri bilgi ve haber alma hakkıdır. Bağımsız medya da bu hakkın kullanımı için var olan hayati önemde bir “araçtır”. İşte, faşistler bunun fevkalâde farkında olduklarından, medyayı, sadece “kendi istedikleri bilgilinin kitlelere ulaşması, işlerine gelmeyenin üzerinin örtülmesi için gerekli” bir şey olarak görürler. Yazılı ve görsel – işitsel medyaya saldırmaları bundandır. Son yıllarda ve aylarda, Ferhan Şensoy’un sözünü ettiği o “faşist yağmur”un giderek daha da şiddetlenmesinin nedeni de budur.

Halk TV’den Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın, Programlar Müdürü Kürşat Oğuz’un, gazeteci – yazar Barış Pehlivan’ın, haber sunucusu Seda Selek’in, Sorumlu Müdür Serhan Asker’in “evlerinden – işlerinden – sokaktan toplanması” barbarlığının nedeni tam da bu yağmurun artık “pis bir sağanağa dönüşmesinden” başka bir şey değildir.

Üstelik de, Emniyet’te ve Adliye’de “terör suçları” kapsamında muamele görmeleri, tamamen hukuksuz ve olayı kamuoyu nezdinde bambaşka bir boyuta oturtmaya yönelik utanmazca bir propaganda ve algı yöntemidir.

Olay, kamuoyunun çok merak ettiği bir bilirkişilik skandalının odağındaki bir kişiye ulaşmak, onunla gazetecilik refleksi ile ilk röportajı yapabilmek, bunu kamuoyuyla paylaşmak için çırpınan gazetecilerin hızlı bir karar mekanizması içinde aldıkları inisiyatiften ibarettir. Bundan neredeyse “idamlık” bir suç çıkartmaya çalışmak, tam da faşist zihinlerin göstereceği bir tavırdır. Maksat, o röportajın nasıl yapıldığı ya da nasıl yayıldığı değil, bizatihi “yapılmış olmasına duyulan öfkeden” ibarettir.

Halk TV’nin bu olay üzerinden kapatılması için avuçlarını ovuşturan yandaş, satılık, kiralık, yılışık, onursuz ve bir köşeden “şunlara ben de bir tane çaksam bu kargaşada” diye bekleşen karaktersizlerin de, üzerinde “Gamalı Haç” logosuyla seyreden bu faşist trenin vagonlarından birine “anında atlayıvermesinin” arkasındaki motif de budur.

Hukuk mukuk, böyle zamanlarda ve aslında her zaman faşistlerin zerre kadar umurunda olmayan bir “gereksiz bir ayrıntıdan” ibarettir.

Biz bu faşizan ve onursuz kumpas ve linç çabalarını, bu acımasız giyotin darbelerini bu topraklarda çok gördük. Darbe dönemlerinde de gördük, FETÖ’cü alçaklarla işbirliği yapan iktidarın ünlü “kumpas davaları mevsiminde” dalga dalga gelen operasyonlarında da tanık olduk.

Bu faşist sağanaklara alışkınız yani…

Tek eksiğimiz Ferhan Şensoy’un sözünü ettiği o “şemsiyenin” fırtınalarda ve dolularda delik deşik olması.

Ama onaracağız.

Bu toprakları demokrasi, barış ve kardeşlik içinde hukukun egemen olduğu bir ülke yapma azmiyle içtiğimiz anda bağlıyız. O anddan adığımız güçle onarıp, bu sağanağı durduracağız.

Sağanak durup, güneş açtığında üzerimizdeki damlaları silkeleyip, kurutup tekrar ayağa kalkacağız ve hep birlikte yürümeye devam edeceğiz.

Şiarımız belli:

“Boyun Eğme!..”

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
REKLAM ALANI

(336x280px)

Anasayfa Sağ Bloka Esnek veya Sabit ölçülerde SINIRSIZ reklam alanını şablon olarak ekleyebilirsiniz. Şuan örnek olarak sadece 2 reklam kullanıldı.

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.