KIBRIS’TA KAPKARA BIR SENARYO: KASETLER, TATBIKATLAR VE DIPLOMATIK HANÇERLER
Fırtına Öncesi Sessizlik
Tarihin akışı, bazen sessiz devinimlerle, bazen gök gürültüleriyle değişir. Bugün Kıbrıs’ta olup bitenler, tam da gök gürültüsü öncesi sessizliği andırıyor. Halil Falyalı’nın adı etrafında patlayan kaset skandalları, Ege ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan-İsrail-Rum Kesimi ortak tatbikatları ve Türk Cumhuriyetlerinin Rum Kesimiyle diplomatik flörtü; tek tek bakıldığında izah edilebilir gibi görünse de, birlikte okunduğunda büyük bir küresel operasyonun izlerini taşıyor.
Kasetler: Derin Bağların Karanlık Yüzü
Halil Falyalı’nın ölümüyle su yüzüyne çıkan şantaj kasetleri, Kıbrıs’la sınırlı bir skandal değil. Bu kasetler, sadece bireysel zaafları değil; devleti, siyaseti ve diplomatik ilişkileri kontrol edecek bir şantaj mekanizmasını temsil ediyor. Kasetlerin kimlerin eline geçtiği, hangi amaca hizmet edeceği bilinmiyor. Ancak bildiğimiz şey şu: Kasetler yayılmaya başladıysa, masa değişecek demektir.
Tatbikatlar: Askeri Çember Daralıyor
Son haftalarda Yunanistan, İsrail ve Rum Kesimi’nin Ege ve Akdeniz’de yaptığı ortak tatbikatlar, Türkiye’yi dışarıda bırakarak yeni bir askeri düzen kuruyor. Tatbikat senaryolarında Kıbrıs Türk tarafı tamamen yok sayılıyor. Bu hamleler, şu mesajı veriyor:
“Adanın geleceği için sizin söz hakkınız yok.”
Bu sadece bir askeri tatbikat değil; geleceğin siyasi haritasının çizimidir.
Türk Cumhuriyetleri ve Rum Kesimi: Diplomatik Yalnızlaştırma
Şok edici gelişme, Türk Cumhuriyetlerinin art arda Rum Kesimi ile temaslarıdır. Azerbaycan, Kazakistan, Üzbekistan gibi devletlerin Rum Kesimi’ni fiilen tanımaya yönelmesi, Kıbrıs Türklerinin en büyük siyasi kozunu -uluslararası destek umudunu- zayıflatıyor.
Bu adımlar, ekonomik ve siyasi baskılarla atılıyor olabilir; fakat sonuçta Kıbrıs Türkleri uluslararası arenada daha da yalnızlaştırılıyor.
Teşhis: Birileri Düğmeye Bastı
Bütün bu gelişmeler birbirinden bağımsız değil. Kasetler, tatbikatlar ve diplomatik hamleler, farklı sahnelerde oynanan tek bir oyunun perde arkaları. Özeti şu:
Türkiye’yi ve KKTC’yi adadaki denklemden dışarıya itmek,
Kıbrıs Türklerini uluslararası sahnede yıpratmak,
Adanın tam anlamıyla Batı bloku ve Israil yönelimli bir çıkar hattına dönüşmesini sağlamak.
Ve evet; birileri düğmeye bastı.
KKTC Tehlikede Mi?
Cevap kesindir: Evet, KKTC tarihte belki de en büyük yalnızlık ve kuşatılma tehdidiyle karşı karşıyadır.
İçerden yozlaşmayla, dışardan diplomatik taarruzlarla ve askeri kuşatmalarla çevreleniyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, kaybolan bir siyasi mevzi olmamak için tarihsel bir refleks göstermek zorunda.
Direnmeyen Yalnız Kalır
Kasetler, tatbikatlar ve diplomatik temaslar; KKTC’nin geleceğine kurulan tuzağın farklı şekilleridir. Direniş, sadece askeri değil; diplomatik, ekonomik ve toplumsal bir seferberlik ruhuyla mümkün olacaktır.
Unutulmamalıdır ki; tarih, kaybedenlerin mazeretlerini değil, direnenlerin hikayelerini yazar.
Murat Kurt
Polatli Gündem