Kaos içindeki bir ülkenin açık görüntüsü, siyasi yönetimin evrensel hukukun temel ilkelerini yok sayarak, kendi yurttaşlarına bile, çıkarı adına, “düşman hukuku” uygulamasıdır…

Demokrasiden vazgeçen ülkelerin despotik yönetimleri, yaptıkları insan hakkı ihlallerin görülmesini ve yandaşa peşkeş çekilen ülke kaynaklarının bilinmesini engellemek için, düşünen ve sorgulayan yurttaşlarının üzerine saldırır…

Bu saldırı önce, yargı sopasıyla sonra da polis gücüyle gerçekleşir.

Uygulanan bu yöntemlerle başarılı olacağına inanan siyasal yönetimler, başaramazlarsa despotluktan faşistliğe döner, işkence yaparak, hapse atarak, faili belli olmayan ölümleri çoğaltarak, yurttaşlarını korkutur ve sindirir…

Siyasal İslamcılar Türkiye Cumhuriyeti’ni özellikle karıştırmak istiyor…

Yurttaşlık haklarını, özgürlük sınırlarını, oluşan adaletini, üretim şeklini, rejimini, adil paylaşımı, dilini, adını, sınırlarını, bayrağını, başkentini ve de en önemlisi anayasasını bilinçli olarak tartıştırıyor…

Mevcut anayasayı beğenmeyenler, yapacakları yeni anayasayla; demokrasi, hak hukuk adalet ve eşit yurttaşlıktan bahsetmeden, tüm hak ve özgürlükleri kısıtlayarak, barışa ulaşmak yerine ayrıcalıklı bir azınlık yaratarak,” tek adamı” ilelebet başta tutan bir hedef ortaya koyuyorlar…

∗∗∗

SADAT’lı başdanışmanın ASRİKA devletini kurma sevdasından sonra, HÜDAPAR’ın düzenlediği ve Cumhur İttifakı bileşenlerinin katıldıkları Diyarbakır Toplantısında ortaya atılan, “Sykes-Picot sınırlarının sembolik hale getirilmesi” önerisi iktidarın yapmak istediği gerçeği ortaya koyuyor…

∗∗∗

Düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde her görüş açıklanabilmeli, saygıyla karşılanmalı. Ama önce tartışılarak ortak akılla karar verilmeli…

“Yaptım oldu “anlayışı, demokrasi dışıdır. Bugünkü anayasaya dahi uymaz…

∗∗∗

Gizli ve sinsi planların halka sorulmadan gerçekleştirilmek istenmesi, samimiyetsizliğin ve de güvenilmezliğin nedenidir…

Güvenmeyen ve kandırılmak istemeyen halkın üstüne, devletin tüm kaynak ve organlarıyla yürümek ise başka bir zülüm anlayışıdır…

Bir yandan Kürtlerle barış isteniyor, diğer yandan Kürtlerin demokratik hakkını kullanarak seçtikleri siyasiler yerine, kayyım atanıyor…

Bir yandan “Toplumsal barışı ve Kürtlerin taleplerin karşılayacağız algısıyla, insanları heveslendiriyor”, diğer yandan “Kürtlere karşı tarihin en büyük dışlayıcılık politikasını” uyguluyor.

∗∗∗

İkirciklikle sürdürülen politika, sadece Kürtlere uygulanmıyor…

Rakip olarak gördükleri ve toplum tarafından “Geleceğin Cumhurbaşkanı olması için destek verdiği Ekrem İmamoğlu’na” da aynı yöntem uygulanıyor…

Önceki Marmara Cezaevindeydim.

115 gündür tutuklu Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özel, 34 gündür tutuklu Beşiktaş belediye Başkanı Rıza Akpolat, 23 gündür tutuklu Gazeteci HALKTV GN:YY Suat Toktaş’la ve 32 gündür tutuklu Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile görüştüm.

Ayrıca 22 gündür tutuklu bulunan Akademisyen Çiğdem Bayraktar Ör’le görüşme isteğinde bulundum…

∗∗∗

Tutuklama süreçlerini izlediğim bu kişilere yapılanların ülkemiz için kara bir leke olduğu düşüncesindeyim…

Mağdur duruma düşürülen belediye başkanları, gazeteci ve Türkiye’de itibar gören bir partinin genel başkanına karşı yapılan hak ve özgürlük gaspını dinledikçe, “Hukukun üstünlüğüne inanan bir devlet yerine, hukuksuzluğu pervasızca işleten parti devleti” kurulmuş…

Böyle bir konuma düşürülen ülkemiz adına çok üzgünüm…

Daha yeni, Kartalkaya’daki koşullara uymamak nedeniyle yangında kaybettiğimiz 78 yurttaşımızın sorumlusu, herhalde yandaş oldukları için, bulunamazken, terörle ilişki, halkı kin ve nefrete sürükleme, yapılan açıklamayı izinsiz yayınlama gibi yapay, zorlama, vicdan ve Hukuk dışı nedenlerle, seçilmiş ve liyakatli kişilerin tutuklanması gerçekten vicdanlara sığmıyan büyük bir yanlış…

∗∗∗

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen tutuklu olmasına şaşıyor. “Yerlerine Kayyım atanan diğer seçilmişlerin tutuksuz yargılanmasını” kendisine yapılan haksızlık olarak görüyor.

Haklı. Anayasadaki eşitliği bozan bu uygulama, anayasal bir düzen iddiasındaki ülkede, adaletin bir kez daha yok edildiğinin göstergesi…

Özel, “Esenyurt’un, Türkiye’deki 51 il ve 7 Büyükşehir Belediyesinden bütçe ve nüfus olarak büyük olduğunu ve gelişmesiyle rant peşinde koşanların bu kenti ele geçirmeye çalıştıklarının” altını çiziyor…

Dekan, rektör yardımcısı ve STK’larda başkanlık yaptım, 65 yaşımda Esenyurt Belediye Başkanı olunca mı terörist oldum? Diye haykırıyor…

∗∗∗

Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’sa , “yolsuzluk çetesi lideri olan kişi Milyarlarca liralık devletten ihale almış, Beşiktaş Belediyesinden aldığı bir arsa ile yolsuzluk yapılmış?” diyor.

“İş yaptığı diğer AKP’li belediye ve kamu görevlileriyle ilişkisi neden görülmüyor?” diye de ilave ediyor…

Geziden kalma hıncı olan AKP, bir türlü ele geçiremediği Beşiktaş’a nefretle bakıyor.

Yani, asıl kin ve nefreti AKP anlayışı millete yayıyor…

∗∗∗

Suat Toktaş, yatarı olmayan bir suçtan tutuklu…

Çünkü, tamamen Gazetecilik faaliyetini suç olarak nitelendirmişler…

Anayasadaki basın özgürlüğü maddesi niye duruyor?

Şayet biraz hukuk kırıntısı ve de vicdan varsa “İlk duruşmada” özgür kalacağı belli…

Gazetecinin temel görevi, kamunun haber alma özgürlüğünü sağlamak ve doğru haber vermektir!

Toptaş, karşılıklı iddiaları tarafsız bir şekilde kamuyla paylaşarak gazetecilik görevini tarafsızca yerine getirmiştir…

∗∗∗

AKP, Hukuk dışı oyunlarla başarı sağlayamaz…

Bıçak kemiğe dayandı.

Halkın üzerindeki “Baskı” seçimi getiriyor…