Polatlı Gündem Haber

reklam

Berkant Gültekin yazdı. Mevzu Rubicon’dan sonra başlıyor

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
Berkant Gültekin yazdı. Mevzu Rubicon’dan sonra başlıyor
49 views
29 Ocak 2025 - 8:21
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Mevzu Rubicon’dan sonra başlıyor

AKP’nin derin yara aldığı 31 Mart 2024 yerel seçimleri sonrası Erdoğan’ın “yumuşama”, Özgür Özel’in ise “normalleşme” dediği sürecin yerinde şimdi yeller esiyor. Dört koldan saldırıya geçen iktidar, karşısında direnç gösterebilecek kim varsa onu yargı sopasıyla zapturapt altına almaya çalışıyor. Üstelik ironik şekilde eskisinden daha sert ve daha anormal yöntemlerle.

Yerel seçim sonrası Erdoğan sendeliyordu. Alınan yenilgi, “Reis’in partisi”ni ilk kez ikinci parti konumuna düşürmüş, CHP’nin zaferi, AKP’nin “yenilmez” olduğu yönündeki algıyı yerle yeksan etmişti. Erdoğan belki de en kırılgan günlerini yaşıyordu. Karşısından esen muhalif rüzgâr, onu daha da zor duruma sokabilirdi. Ama herkesin bildiği nedenlerle olaylar böyle gelişmedi.

CHP liderliği, “normalleşme” sürecini, AKP’ye oy veren seçmen kitleleri gözündeki itibarını artırmak amacıyla önemsiyordu. Amaç hasıl oldu mu, bilinmez. Yine de Erdoğan bir kez daha CHP’ye yönelik ağır ithamlarda bulunmaya başlamışken, ona biat eden kitlelerin de bugün CHP hakkında ne düşündüğü az çok tahmin edilebilir.

Fakat bundan daha da önemlisi, CHP’nin yerel seçimin momentumunu doğru kullanamamasıdır. Bugün iktidarın, sanki henüz 8-10 ay önce seçim yenilgisi almış gibi tedirgin değil de daha 1 hafta önce yüzde 60’la seçim kazanmış gibi özgüvenle hareket etmesinin nedeni tam olarak budur. Siz seçimden sonra oluşan havanın devam etmesi üzerine bir strateji kurarsınız ama bir anda Suriye’de işler değişir ve o güvendiğiniz atmosfer yerini başka bir iklime bırakır. Siyasette momentum bu yüzden kritiktir.

Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Can Atalay ve Ümit Özdağ gibi siyaseten birbirinden apayrı yerlerde olan isimler bugün aynı anda cezaevinde. Bir yandan Öcalan’ın aktör yapılmaya çalışıldığı içeriği belirsiz bir “süreç” ilerlerken diğer yandan CHP’li ve DEM Partili belediyeler operasyonların hedefinde.

Derken, menajer Ayşe Barım, 12 yıl önceki Gezi Direnişi sırasında “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” ettiği iddiasıyla tutuklanıyor. Oyuncularıyla yaptığı telefon görüşmeleri, ne konuştuklarına bile bakılmadan, “suç delili” muamelesi görüyor. Oyuncuların sosyal medyada Türkiye için yaptıkları yardım çağrıları, “etki ajanlığı”na yoruluyor. Bunun yasal bir dayanağı da yok üstelik. Ayrıca Ayşe Barım aleyhinde konuşmayan aktörlere “yalan tanıklık” yapmaktan soruşturma açılıyor.

AKP Gençlik Kolları Başkanı, “Buradan sokaktan medet uman, milli irade düşmanlarına sesleniyorum. Gezi bir vandallıktı, Gezi bir darbecilikti, Gezi bir yağmacılıktı, Gezi bir işgalcilikti, kaos planıydı” diyor. “Yeni bir Gezi hayali” kuranların karşısına dikileceklerini söyleyerek tehditler savuruyor.

Erdoğan’ın iktidar ortağı Bahçeli de benzer mesajlar veriyor. Muhalefete, “Haydi yüreğiniz yetiyorsa çıkın sokağa da görelim. Ateşle oynama merakınız nüksettiyse deneyin de boyunuzun ölçüsünü alalım. CHP’nin 12 Eylül’de yarım kalan hesaplaşmaya dönük bir özlemi varsa, kınında beklemekten yorulmuş kılıç gibi burada olduğumuzu hatırlatıyor ve haykırıyoruz” ifadeleriyle sesleniyor.

Evet, çok parçalı bir saldırı zinciri var ancak mesele aslında basit. Rejim öncelikle korku salıyor ve sınırsızca her şeyi yapabileceğini göstererek ülkenin tamamına açık bir gözdağı veriyor. Öte yandan mevcut ekonomik darboğazda, muhalefetin siyasi farklılıklara rağmen kendi karşısındaki monoblok niteliğini bozarak her birini ayrı ajandalarla hareket eder hale getirmek ve oluşacak yeni siyasal dizilimle anayasayı değiştirip hegemonyasını sağlamlaştırmak istiyor.

Gelecekteki cumhurbaşkanlığı seçimini de düşünerek, CHP içindeki çatlakları kaşımayı hedefliyor. Bu kaos ortamında Kürt siyasi hareketine “başka bir yol olduğu” izlenimi vererek muhalefetin Kürt kanadını pratikte tereddütlü bir çizgiye çekiyor.

Muhalefetin bu aşamada, rejim karşısındaki geniş toplumsal mutabakatı bulup iktidarın planını boşa düşürecek bir siyaset geliştirmekten başka şansı yok. İktidar ayrıştırmaya ve bölmeye çalıştıkça, muhalefet, asgari müşterekler etrafındaki bütünselliği korumanın formülünü bulmalı.

Bunu yaparken de lider ve aday eksenli hareket etmekten çok, düzenin değişmesinden yana olan geniş halk kesimlerinin etkili bir özne haline geldiği siyaset zeminini yaratmak üzerine kafa yormalı. Rubicon’u geçtiklerini söyleyen İmamoğlu’nun “Biz tek kişilik oyunu sevmeyiz. Horon gibi halay gibi kol kola olmaya, coşkulu bir oyun oynamaya hazırız” mesajının bu yönden önemli olduğu söylenebilir. Tabii asıl sınav, gereğini yapabilmekte. Çünkü esas mevzu, Rubicon’u geçtikten sonra başlıyor.

Herkesin bileğine kelepçe takabileceğini kanıtlayan bir rejimin karşısında duramayacağı yegâne güç, kendi geleceğine sahip çıkan bir toplumun örgütlü, cesur ve kararlı iradesidir. Bir varlık-yokluk savaşında olan Türkiye demokrasisini uçurumun kenarından çekip çıkarmanın, teslim olmayan milyonlara umut aşılamanın ve siyasi momentumu yeniden ele geçirmenin tek yolu bu iradeyi inşa edebilmektir.

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
REKLAM ALANI

(336x280px)

Anasayfa Sağ Bloka Esnek veya Sabit ölçülerde SINIRSIZ reklam alanını şablon olarak ekleyebilirsiniz. Şuan örnek olarak sadece 2 reklam kullanıldı.

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.