Cumhurbaşkanı adayı kim olsun?
Bizim kutuplaşmamıza milyonlarca kilometre uzak bir uzaylı, olduğu yerden, en tarafsız haliyle, sadece Türkiye’yi gören bir pencereden baksa, ne görürdü?
• Olağanüstü lüks içinde, canı istediğinde bir yerlerde ıstakoz yiyen ayrıcalıklı bir azınlık.
• Açlık sınırları altında yaşayan milyonlar ve “annemim parası yok” diye hastaneye gitmemek için ağlayan çocuklar.
• Cezaevlerinde; sağcı-solcu, Türk-Kürt, siyasetçi-sıradan vatandaş, insanlar.
• Kendisine karşı ağzını açanın ağzına vuran bir iktidar.
• Yargıyı keyfince yürütmenin aracına çevirmiş bir otoriterlik.
• Gazeteciliğine iktidar sözcüsü kalemlerin de tanıklık ettiği Suat Toktaş’ın bile hapsedildiği bir açık hava hapishanesi.
• Seçilenlerin indirilip yerlerine atamalar yapılan bir rejim.
• Muhalefeti “düşman” gibi gören sürgit iktidar heveslisi bir yapı.
Hadi, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!” diyenlerin ordudan atılmalarını uzaylı aklı algılayamamış olsun, ama gördüklerinin kapitalist Batı demokrasileriyle bile uzaktan yakından ilgisi olmadığına emin olmuştur.
O demokrasinin olmazsa olmazları vardır: 1) Eleştirel ve bağımsız düşünebilen, bu çerçevede önemli ahlaki kararlar veren aktif vatandaşlar. 2) Ortak bir gerçeklik, paylaşılan bir kimlik ve uzlaşma ruhuna dayalı bir kültür. 3) Özgür, adil ve güvenilir seçimler. 4) Görece büyük bir orta sınıf. 5) Rekabetçi bir ekonomi ve bağımsız, özgür sivil toplum. 6) Vatandaşların iradesine saygı duyup uygulayan, onlara hesap veren, güvenilir bir egemen otorite.
Bu 6 noktadan hangisine ne kadar uzak olduğumuza karar vermek için uzaylının baktığı yere çıkmamız gerekmiyor. “Biz” burada yaşıyoruz!
Sorun da bu “biz”de işte. Bilgi zenginleri ve bilgi yoksulları arasındaki uçurumu kapatarak, daha bilgili ve eleştirel olabilen vatandaşlarla demokrasiye katkı sunacağını umduğumuz dijital teknolojiler ve internet; ekonomik, siyasi ve sosyal hayatı giderek daha fazla belirleyerek toplumsal düzen ve demokrasiyi tehdit ediyor. Siyaset, geniş bir “biz”in kendi içinde birbiriyle yarıştığı değil, dışarıya kapalı, körü körüne bir lideri takip eden kabilelerin/aşiretlerin çatıştığı bir eylem alanına dönüştü.
Her birimizin çok farklı gelecek hayalleri olabilir, var. Ancak, uzaylının gördüğü manzarayı değiştirmek ve en azından ortalama bir demokrasinin yukarıda sayılan 6 koşulunu sağlamak kendine muhalif diyen geniş bir çevrenin asgari müştereği olabilir: İmamoğlu’nun Çağlayan Adliyesi önünde otobüsün üstünden seslendiği “her partiden” kalabalığın ortak noktası… “Kurtuluş yok tek başına” diyenlerin “hep beraber” diyebilecekleri çerçeve…
Uzaydan bile görülen rejimin adını doğru koyarak, neye karşı olduğu ve ne istediğinin asgari müştereğinde birleşmiş bir muhalefeti ayağa kaldırmak elzemken, CHP neden aday belirleme süreci başlattı, bilmiyorum.
Bir adayın muhalefeti toplayıp daha aktif kılacağını, toplumsal muhalefet dinamizminin böyle sağlanacağını mı düşündüler? En güçlü erken seçim baskısı bir adayla olur mu dediler? Bölme olasılığını gerçekçi görmeyerek?
İmamoğlu ve Yavaş’ın otobüs üzerinde el ele verdikleri poz olumluydu ve aşağıdakilerin yüreğine de su serpmiştir. Ancak, ikisinin de “hangimizin olacağı önemli değil” demediği o poz çok kırılgan!
Galiba cumhurbaşkanlığı adayı kim olsun sorusunun peşinden koşturmak yerine, karşı olduğu şeyi ilan eden muhalefetin en geniş halini ve onların anlaşacağı asgari müştereği belirlemek için çabalamak gerek.
Kendisini o asgari müştereğin gerçekleştirilmesi ile bağlamış birisi, zamanı gelince cumhurbaşkanı adayı olur!