Kimseyi Başkan yaptırmayacağız
Denge ve denetleme sistemi ile en “mükemmel örnek” denilerek gözümüze sokulan ABD’nin Trump’lı haline bakın! Denge de denetleme de, ABD’yi ABD yapan diğer kurumlar ve geleneklerle birlikte, başyardımcı Musk’ın elindeki testereyle doğranıyor!
Aklı başında Amerikalılar ve onları Atlantik’in ötesinden izleyen Avrupalı dostları dehşet içindeler!
Bir Alman gazeteci arkadaşım, Münih Güvenlik Konferansı’nı ve Zelenski’nin fırçalandığı Oval Ofis’i izlerken; “Sarsıcı ve korkunç bir olay yaşandığında, kelimelerle ifade edilmesi zor, hatta neredeyse imkânsız bir durum ortaya çıktığında, insanın adeta ayaklarının altındaki zeminin kaybolduğu anlarda…” ne hissedilebilirse onları hissettiğini söyledi.
Denge ve denetlemesi ile göklere çıkarılan “başkanlık” bile, yeni başkan ve birkaç adamının elinde, “acımasız ve kaotik”, “sınırsız güç ve zenginlik uğruna her şeyin feda edilebileceği” bir sisteme dönüşebildi.
Bir de dengesiz denetlemesiz halini düşünün!
Sasha Abramsky, The Nation’da, Trump ve Vance’in Zelenski’ye yaptıklarını kast ederek “Bu iki faşist figürün Beyaz Saray’ı ve başkanlık makamının tüm gücünü bu kadar utanç verici bir şekilde kötüye kullanmasından daha büyük bir rezalet hayal etmek mümkün değil” dediği makalesini, “Bugün devasa bir ahlaki Rubicon’u geçtiler. Tüm dünyaya vizyonlarının ne kadar kokuşmuş ve korkunç olduğunu gösterdiler. Şimdi bu duruma nasıl yanıt vereceğimizi çözme görevi biz Amerikan halkına düşüyor.”, diye noktalamıştı.
Geçen hafta dünyanın bir numaralı konusu buydu. Bizim de, doğal olarak, Öcalan’ın çağrısı ve tetikleyebileceği olası gelişmeler.
Kanın durması ve artık ölümler olmaması hepimizin dileği. Bunun bir başkanla olabileceğinden ise ciddi kuşkularımız var!
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman dün “Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan’dır. 2027 Kasım’ında yapılacak seçimde Recep Tayyip Erdoğan’ı bir kez daha başkan yapacağız.”, diyerek kendi önceliklerini bir kez daha ilan etti.
Bu, Demirtaş’ın öznesini 2015’te “Seni başkan yaptırmayacağız” diyerek ifade ettiği konu!
O günlerde partisinde bir “Gizli Erdoğancılık” olduğundan da söz eden Demirtaş, “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışının “klasik bir kişisel sürtüşme veya bir kişinin başkan olup olmaması üzerine ortaya çıkmış bir slogan değil; sağ, neoliberal, Türk-İslamcı ve hilafeti esas alan bir yapının kurucusunun dayattığı başkanlık sistemine karşı ideolojik bir duruş” olduğunu vurgulamıştı.
Başkanlığın göklere çıkarılan halinin ABD’deki sefaletini çok net gördüğümüz şu günlerde, bir CEO’un holdingi içinde Ramazan kutlamasına dair attığı mail nedeniyle gözaltına alınabildiği memleketimizde bu ideolojik duruş bizim için çok daha hayati.
Meramımız; hayatın bir kişinin ağzından çıkanlara göre düzenlenmesine karşı, karar alma süreçlerinin olabildiğince demokratikleştiği ve egemenliğin sandıkla sınırlanmadan gerçekten milletin olduğu bir sistem.
Bu olmadan barışın, bu olmadan yoksulluktan kurtuluşun, beyaz yürüyüş yapan doktorların dertlerine devanın, bir koltuğa seçilerek oturanların sabaha karşı alınıp cezaevine gönderilmelerinin son bulmasının hiçbir garantisi yok!
O yüzden, asıl hedef bir başkanı bir başkasıyla değiştirmek değil, hiç kimseyi başkan yaptırmayacağımız bir düzen.
Tek tek diğer partileri ziyaret eden Özgür Özel, aslında İmamoğlu ya da Yavaş için değil, bu düzeni değiştirmek için el ele verelim derse başarabiliriz.
İşte o zaman, Edip Akbayram’ın kulaklarımızdan asla silinmeyecek sesiyle, “Boşuna çekilmedi bunca acılar” diyebilir ve sadece İstanbul’a değil, tüm memlekete “Bekle bizi” diye seslenebiliriz.