Suriye, Alevi katliamı ve ensar!

Yazıyı gazeteye gönderdiğimde kabine toplantısı sona ermemiş, Erdoğan açıklamalarını yapmamış, ondan beklenen “müjde” duyulmamıştı. “Müjde” yani emeklilerin bayram ikramiyelerine zam beklentisi ne kadar “müjde” oldu, şimdi bellidir.

Bu ülkenin milyonlarca Alevi vatandaşı kabine toplantısının sonucunu bir başka duyarlılıkla bekliyordu. Günlerdir gözleri kulakları Suriye’deydi. İktidar ağızlarından bugüne kadar işittiklerinden hoşnut değildiler. Olağanüstü endişe yaşıyor, Suriye’deki akrabalarıyla görüşenler korkunç hikâyeler dinliyor, telefonda yakınlarının infazını dinleyebiliyorlardı.

Onlar kabine toplantısının ardından asıl bu konuda yürekleri ferahlatacak bir açıklama bekliyorlardı. Nasıl bir açıklama geldi, şimdi onu da biliyorsunuz!

Suriye’deki yakınlarıyla görüşen bir Arap Alevi yurttaşımızdan Suriyeli Alevilerin durumunun Gazze ile kıyaslanmasını dinliyorum: “Gazze’de ölüyorlar. Suriye’de bizimkileri korkunç işkencelerle öldürüyorlar. Telefonda oğlunu kızını arıyorlar, konuşurken adama sıkıyorlar. Hristiyanlara tehdit var ama Alevilere farklı. Doğrudan ve bir an önce yok etmeye yönelmiş durumdalar. İnsanlarımız kaçıyor. Zengin olanlar Katar’a, Dubai’ye kaçıyor. Olan köylerde sıkışmış yoksul Alevilere oluyor.”

Ve iktidara seslenerek ekliyor: “Bunlar da insan, bunlar da akrabamız. Türkiye sadece ticari vize veriyor. Turist vizesi vermiyor. Bu insanları da kabul etseler ya!”

AKP’lilerin, eski yeni bakanların, “Esed döneminin artıkları”, “provokasyon”, “Şara yönetimine tam destek” açıklamaları milyonlarca vatandaşımızı yaralıyor, dehşetlerini büyütüyor!

Suriye, iç savaşın başlayıp milyonlarca Suriyeli Türkiye’ye sığındığından beri bir başka kavramı daha gündemimize taşıdı: Ensar.

Erdoğan ne zaman konuşsa; “Biz ensarız, ensar. Muhacirlere de o şekilde yaklaşıyoruz” diyordu.

İslam tarihinde Hicret olayı ile özel bir anlam kazanmış ensar Arapçada “yardım edenler, yardımcılar” anlamına geliyor.

Şimdi Suriyeli Alevilerin yardımcılara ihtiyacı var. Hem de ölümüne!

Geçmişte Esad’ın insan hakları ihlallerini raporlaştıran Suriye insan hakları örgütleri, son günlerde yaşananları cihatçıların, HTŞ’nin katliamı olarak aktarıyor. Bir günde öldürülen insan sayısı tüm iç savaş boyunca bir günde öldürülenlerden çok daha fazla!

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, “Kadınlar, çocuklar ve savaş dışı kalan (teslim olan) savaşçılar da dahil olmak üzere tüm ailelerin öldürüldüğüne dair son derece rahatsız edici raporlar alıyoruz” diyerek katliamların soruşturulması ve sorumluların hesap vermesi çağrısında bulundu. BM toplanıyor.

Colani, ne niyetle olursa olsun, bir komisyon kurup, “çatışmalara yol açan sebep ve koşulları ortaya çıkarma, sivillerin maruz kaldığı ihlalleri soruşturma ve sorumluları belirleme” için komisyon kurma zorunda kalıyor.

Bizde en üst perdeden yapılan açıklama ise “mezhep provokasyonu”! Protestolarını yasaklama!

Suriye’de bile, El-Suveyda kentinin El-Karama Meydanı’nda insanlar katliamların durdurulması talebiyle oturma eylemi düzenlediler. Yaşananları “2013 Doğu Guta kimyasal katliamı”, “2015 Kalb Loze katliamı” gibi katliamlarla kıyaslayarak, “Devrimimiz intikam için değil, daha iyi bir yaşam içindi” yazılı pankartlar taşıdılar.

Suriye daha çok şeye gebe ve işlerin nereye varacağını kestirmek hala mümkün değil. Oranın iki fay hattı, Kürtler ve Aleviler, kırıldığında Türkiye içinde de şiddetli depremlere yol açacak. Kesin!

Suriye’de yaşanan Alevi katliamına dur demek insanlık gereği. Onu beceremeyenler hiç değilse bu çok tehlikeli fay hattı gerçeğini görebilseler!