Polatlı Gündem Haber

reklam

250 bin riskli bina için vakit doldu, yıkılmalı

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
250 bin riskli bina için vakit doldu, yıkılmalı
111 views
30 Nisan 2025 - 7:51
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

250 bin riskli bina için vakit doldu, yıkılmalı
İTÜ İnşaat Mühendisliği’nden Doç. Dr. Taşkın, İstanbul’da 2000 öncesi yapılan 1 milyon binadan 250 bininin yıkılması gerektiğini söyledi. Taşkın, “Kolon ve kirişte düz gelen çatlaklar tehlikeli. Bodrum katları da mutlaka kontrol edilmeli” dedi.

Gazeteci olarak takip ettiğim tanık olduğum ilk deprem 1999 Marmara Depremi idi. Bilim insanları o günden bu yana aslında o günde temelde aynı şeyi söyledi: “Şiddetli bir deprem olacak. İstanbul etkilenecek. Tüm binalarımızın depreme dayanıklı hale getirilmesi gerekiyor.” Ne var ki aradan geçen 26 yıla rağmen çok az şey değişti. İstanbul’un çok önemli bir bölümü oturduğu daireye, geçtiği köprüye, çocuğunun yuvasına, okuluna, iş yerinin güvenli olduğuna inanmıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Beyza Taşkın da birkaç gün önceki paylaşımda tartışmanın sadece fay üzerinden yapılmasına tepki gösterdi. “Sağlam bina” ihtiyacına dikkat çekti. İlk gençlik yıllarımdan tanıdığım, deprem gündemimizde yokken deprem mühendisliği üzerine kafa yoran 30 yılı aşkın süredir bu alanda çalışan Taşkın’ın kapısını çalıp aklımdaki soruları tekrar da olsa sormak istedim. İTÜ’nün Ayazağa’daki kampüsünde ziyaret ettim ve sordum.

Birkaç gün önceki sosyal medya paylaşımında “Fay kaç km kırılacak, ne kadar büyüklükte deprem üretecek” tartışmasına öfkelenmiş gibiydin. Neden? Gereksiz mi bu tartışmalar?

Yer bilimcilerin çatışmasında şöyle bir sonuç oluyor; Birinde halk arasında büyük endişe ve infiale yol açıyor diğerinde gevşemeye neden oluyor. Bugün yapılan konuşmalar çok teorik. Oysa önemli olan binaları depreme dayanıklı hale getirmek, depreme dayanıklı bir toplum yaratmak. Yer bilimciler bilimsel, teorik tartışmalar yapıyorlar. Ama bunu toplumun gözü önünde yapıyorlar. Toplumun bilime olan güveni de sarsılıyor. Bunu dile getirmek istedim.

Ev alacağım, kiralayacağım ya da mevcut oturduğum binadan endişe ediyorum. Ne yapmalıyım?

Henüz malik olmayınca binanın projesini alma imkanınız yok. Ama şu sorulabilir; Benim binamın projesi var mı? Buradan yola çıkarak hangi yıl yapılmış dolasıyla hangi yönetmeliğe göre yapılmış onu görebilirsin. 1975’te çıkan bir yönetmelik var, 1998’e kadar uygulanıyor. 98 yönetmeliğine göre ilk binalar 2000 yılında yapılıyor. Sonra 2007 yönetmeliği kabul edildi. 1998 ile 2007 yönetmelikleri arasında deprem yükü açısından fark yok. Bir de 2001’de 19 ilde pilot ’Yapı denetim kanunu’ yürürlüğe girdi. Bu pilot illere Marmara Bölgesi’ndeki kentlerin büyük bölümü dahil. Yani 2001 yılından itibaren bu 19 ilde binalar yapılırken belediye dışında bir kontrol daha almış demektir.

Binaların bodrum katları da tespit için önemli değil mi?

Oturduğunuz binanın bodrum katına mutlaka inin. Bodrum kat yoksa giriş katına bakın. Toprağa yakın olduğu için rutubet ihtimali yüksek olur. Donatılarda paslanma var mı bakın. Bunlar gözle görülebilir şeyler. Korozyon kanser gibidir ilerler, durmaz. Dolayısıyla ilerledikçe paslanmış demirin dışındaki beton örtü tabakasını patlatır. Bu da çatlak meydana getirir.

KOLONDA DÜZ İLERLEYEN DİKEY ÇATLAK RİSKLİ
Her çatlak risk mi? Bunu anlamak mümkün mü?

Kolonlarda düşey ve kirişlerde ise yatay ve düz ilerleyen çatlaklar bizim için önemli. Çünkü bu şu anlama geliyor. Demir kolona düz biçimde yerleştiriliyor. Ve demirin geçtiği hat çatlıyor. Bu dümdüz ilerleyen çatlak varsa ivedilikle önlem alınmalı.

Yeni binada bu olasılık yok mu?

Çok mümkün değil. Korozyonda demir paslanıyor. Biz 3 -4 santimlik bir tabakadan sonra demiri koyuyoruz, gömüyoruz. Eski binalarda neden korozyon oluyor/ Çünkü betonları çok kötü. Yerinde karılmış, ayrıştırılmamış, yıkanmamış kum var, deniz kabukları var. En önemlisi tüm kolonlarda eşit sağlamlıkta değil. Bir kolon çok iyi diğerinde beton ufalanacak gibi. Marmara Bölgesi’nde özellikle 99 depremi sonrası hazır beton yaygınlaştı. Bu betonun homojen bir yapısı var. Bu nedenle demir betona iyi yerleşmiş, havayla teması kesilmiş, korozyon olmaz.

Balkonda korozyon varsa bu önemsiz mi?

Balkon çıkmadır, ana taşıyıcı değil. Sistemi etkilemez. Ama o dairede, binada yaşayan hatta yoldan geçenler için risk oluşturur. Korozyonda demir tabaka tabaka ayrılıyor. Örneğin demir 14 mm çapında olmalı o da eskiye göre. Ama kabuk kabuk azalarak 11 mm’ye inmiş. Gerekli kalınlık tutmuyor. Betonarme beton ile armenin kimyasal bir reaksiyonla yapışarak ömrü boyu birlikte çalışması. Korozyon bu işbirliğini ortadan kaldırıyor. İleri korozyonda betonarme bina yığma bina gibi davranıyor.

İstanbul’daki yapılarda en büyük sorun bu mu?

Türkiye’de zemin ve temelden kaynaklı çökme çok sık rastlanan bir durum değil. Daha çok üst yapı kaynaklı kusurlardan çöküyor. Beton, yetersiz donatı, uygulanma aralıklarına dikkat edilmemesi gibi.

Tüm Türkiye’de şu an binaların yüzde 73’ü betonarme. Ne yapmalı yaşı ileri, korozyonu ilerlemiş, projesiyle kendisi birbirine benzemeyen binalar ortadan kalkmalı. Hepsi kötü değil. Örneğin bazı belediyelerde 1980-1997 arası bina yapılırken İnşaat Mühendisleri Odası’ndan da vize istenirdi. Bu binalar da iki denetim geçirmiş oldu. Bunlar yeni yönetmeliğe uygun değil ama yapısal bir güçlendirme ile günümüz koşulları sağlanabilir.

Ama güçlendirme çok başvurulan bir yöntem değil. Neden?

2000 öncesi yapılan 1 milyon bina var . Bunlardan dörtte birinin güçlendirilmesi ekonomik anlamda akılcı değil. Değmez yani. Ortadan kaldırıp yenilenmeli.

MÜTTEAHHİT DEMİR ÇALMIYOR ARAZİ UYDURUYOR
Yeni binalarda sorun yok mu?

1980- 1998 arası yapılan binalarda müteahhitlerin demir ve betondan çalması söz konusuydu. Şimdi malzemeden çalamazlar çalmazlar. Neden çünkü zaten binaları, maliyetinin o kadar üzerinde fiyatlara satıyorlar ki demir ve betondan çalmasına gerek yok. Ama ne var, rant yaratmak için belli bir gelir grubu üzerindeki kişilere olmadık yerlerde, bunun iznini almayı becererek binalar yapılıyor. Ayrıca artık çipli sistemde betonun kötü olması mümkün değil. Her dökülen numune kontrol ediliyor. Bir başka sorun taşeron sistem. Müteahhit firma yükleniciliği yapıyor. Alt yükleniciye veriyor. O zaman denetim zorlaşıyor.

DÖNÜŞÜMDE ŞEFFAFLIK ESASTIR
Yıllardır süren “kentsel dönüşüm” projeleri var. Bunlar anlamsız mı?

Ben bunlara “Kentsel yenileme” diyorum. Kentsel dönüşüm bu değil. Dört katlı bir yapı insan öldürecekse o binanın yenilenmesi iyidir ama ideal değildir. Burada önemli olan kamunun yönlendirmesi, müdahalesidir. Binanın değil dokunun dönüşmesidir. Marmara Depremi olduğunda kentin nüfusu 10 milyondu, şimdi 18 milyona çıktı. Alt yapıyı iyileştirmeden su, ulaşım, elektrik, internet altyapısında bir değişiklik yapmadan katları 4’ten 8’e çıkaramazsınız.

Nasıl yapılmalı peki? İktidar sık sık bu konuda ilerlemeler kaydedildiğini söylüyor.

Taşınmak zorunda. Örneğin binlerce boş yapı var sağlam yeni yapılmış. Kamu bunları satın alabilir sorunlu mahalleler bu binalara taşınır. Sonra boşaltılan mahallelerde parseller birleştirilir. Okulu, parkı, spor alanı, ibadethanesi ile sosyal yapısı olan yeni proje üretilip yapılıp taşınan kişilerin geri dönmeleri sağlanabilir. Bugüne kadar yapılabilirdi. Yoksa beş bina var yan yana üçü göçme riski taşıyor. İkisi sağlam diye onları yerinde bırakamazsın. Orayı kamulaştırıp, halkın da onayıyla birlikte, şeffaf bir süreçle taşıman gerekir. En kolayı budur. Masrafları azaltmak üzere belki ilave kat ya da ticari üniteler yapılabilir.

FİKİRTEPE’NİN DÖNÜŞTÜĞÜ ŞEY İNSANA AYKIRI
Fikirtepe’de de böyle yapılmadı mı?

Fikirtepe gibi garabet örnekleri de var. Korku filmi platosu gibi.

Binalar depreme dayanıklı olabilir onu tartışmam ama sosyal olarak ben orada yaşamak istemem. Sosyal bir varlığız, alışkanlıklarımız var, o mahallede sevdiğimiz insanlar var, azalmış olsa da komşuluk ilişkisi var. O insanların bir parkta hava alma ihtiyaçları var. Fikirtepe’de bugün güneşi görmeyen bölümler var o binalarda. Birbirine o kadar yakın ki. Girdiği dönüşüm yapısı insanın doğasına aykırı bir şey.

1999 depremini gördük. Geçen 26 yıla baktığımızda daha sağlam bir kentte yaşıyoruz demek mümkün değil. Bu çok büyük vakit kaybı olmadı mı?

Evet, çok vakit kaybedildi. Kaynak yaratarak, yönetmelikleri düzenleyerek 10 yılda yapılabilirdi.

KOLON VE KİRİŞİN DUVARLA BİRLEŞTİĞİ NOKTALAR ÖNEMLİ

Sosyal medya paylaşımında ‘Kapı pencereler sürtüyorsa sorun var’ dedin. Başka neler dikkat etmeli? Madde madde anlatır mısın?

1- İki ayda bir binanızı gezin. Yeni bir çatlak görüyorsanız takibe alın.

2- Kapınız açılırken sürtüyorsa, pencerelerinizde ve diğer dairelerde de açılmada sorun varsa yakından bakın. Mühendis olmadan da anlarsınız. Örneğin otomobil kullanırken sola çekmesi gibi.

3- Kolon, kirişle duvarın birleştiği noktalara dikkat edin. Çatlaklar genelde orada başlar. İlerliyor mu takip edelim. İlerleme varsa önemli. O zaman ikinci evreye geçildi demektir belediyeye başvurmalı inceleme istemelisiniz.

4- Duvarlarda ise diyagonal çatlak  önemli. Dikkate alınmalı. Yeni yapılan ilk 5 yıl oturma çatlağı oluşabilir. Doğaldır.

5- Binanızın bodrumuna inin. Kontrole gittiğimiz bazı binaların bodrumunda ayak bileğinize kadar su içinde kalıyorsunuz. Siz ayaklarınızı ıslak bırakıyor musunuz? Yoksa mantar olmasın diye kuruluyor musunuz? Binalar da böyle bodrum katlar temiz ve kuru tutulmalı. Bodrum ya da zemin katlar binanın en önemli katı. En sağlıklı olması gereken en kritik katlar. Temiz ve kuru olmalı.

∗∗∗

BİZDEKİLER AFET TOPLANMA ALANI DEĞİL

Toplanma alanı kavramının da yanlış algılandığını düşünüyorum. Mesela Japonya’ya bakalım. Toplanma alanı nedir: Deprem oldu. Aile üyelerinin biri okulda, biri evde, biri işte onların deprem sonrası bir araya geldiği alandır. Ama bu boş bir alan değildir. Bu alanlarda bir kapak vardır. Afet anında o kapağı çekersiniz içine girdiğinizde kurulmaya hazır bir tuvalet sistemi seni bekler. Ya da bir bank vardır. Normalde oturduğunuz bank masa ve sıraya dönüşür.  O sıranın içinden yemek pişirilebilecek bir ünite çıkar. Toplanma alanı budur. Yani bomboş bir alan değildir.

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
REKLAM ALANI

(336x280px)

Anasayfa Sağ Bloka Esnek veya Sabit ölçülerde SINIRSIZ reklam alanını şablon olarak ekleyebilirsiniz. Şuan örnek olarak sadece 2 reklam kullanıldı.

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.