Dr. Asu KAYA*
Türkiye, özellikle son aylarda çok daha farklı bir baskı ve korku ikliminin kokusunu ve ruhunu yaşıyor. 23 yıldır ülkeyi yöneten iktidar, bu baskı ve korkuyu, hukuku da yok sayarak daha da çok köklendirmeyi ve neredeyse, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. maddesinde düzenlenen “Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” hükmünü yok etmeyi amaçlıyor.
İktidarın, bu, demokrasiyi, hukuku, adaleti ve de laikliği “yok etme” eylem planı, 19 Mart’ta ayrı bir boyut kazandı. 19 Mart’ta, 2016’dan beri “Cumhurbaşkanlığı sistemi” adı altında kurulmaya çalışılan tek adam rejimi, bugün gelinen noktada, sandıkta karşısına gelecek her rakibi yok etme kararı aldığını ortaya koymuş oldu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, 5 ilçe belediye başkanı ve liyakatli bürokratları iktidar eliyle cezaevine konuldu. Yetmedi, kendisini iktidarda tutan sandığı yok etmek istediğinin sinyallerini verdi. Daha vahimi, sandığın bir daha getirilmemesi için iktidar tarafından ortaya konan çabanın da açığa çıkması oldu.
Demokrasiyi ortadan kaldırmaya, halk iradesini ise yok etmeye çalışan iktidara karşı en sert tepkiyi verenler ise AKP’yi 23 yıldır iktidarda tutan kadınlar oldu. Çünkü iktidar tarafından sistematik bir şekilde sesleri kısılıyordu. “Sadece aile içinde bir kişi” olarak tanımlanarak eve kapatılmaya çalışılıyorlardı. Bedenleri üzerinden siyaset yapılıyor, Üreme aracı olarak görülüyorlar, varlıkları yok sayılıyordu.
Bu nedenle, her yaştan kadın, ülkemizin, yaşadığımız coğrafyada tek laik devlet olma özelliğini korumak için, yaşam haklarını ve medeni haklarını korumak için her yeri yangın yeri olan bir ülkede neredeyse canları pahasına savaş veriyorlar.
Kendi haklarından başlayarak laik hukuk devletinin koruyucusu olduğunu her fırsatta gösteren kadınlar, bu kez 19 Mart 2025 günü ve izleyen günlerde, Saraçhane’yi doldurdular. Her yaştan kadın, sadece “demokrasi, özgürlük” istedi, kendilerine, bedenlerine dair kararların erkek siyaseti tarafından verilmesine izin vermeyeceklerini söylediler.
Yine 18 Mart tarihinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve partimizin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının yok sayılmasına pankartlarla, sloganlarla itiraz ettiler, kendi diplomalarına el konmamasını talep ettiler. Erkek şiddetiyle öldürülen kadınların diplomalarının olamadığını, genç kadın ölümlerindeki artışı ve kadınların şiddete uğramaya ne kadar açık hale getirildiklerini vurguladılar.
İktidarlarının ilk gününden bu yana, kadınların kazanılmış tüm haklarını ellerinden almak için uğraş veren, anayasal kazanımlarını yok sayan, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkarak kadınları ayrımcılıklardan ve şiddetten koruması gereken mekanizmaları temelsiz bırakan, laikliği yok ederek kadınların tüm sosyal, ekonomik ve kültürel hayata dair haklarına göz koyan, onların yaşam alanlarını sadece “ev” ile sınırlandırmak isteyen anlayış, 19 Mart’tan bu yana kadınları sokakta seslerini en yüksek şekilde çıkartırken görüyorlar ve görüyoruz ki korkuyorlar.
İstanbul Sözleşmesinden bir gecede Cumhurbaşkanı sistemi marifetiyle çıkabilenler, 6284’ü kağıt üzerinde bırakanlar, TCK’yi tamamen yok sayanlara artık “yeter” diyen kadınlar, içine sürüklenmek istedikleri karanlığa karşı ses yükseltiyorlar.
Bunu da en net, Anadolu’nun halk tarafından fethedilen “kale” şehirlerinde yaptığımız mitinglerde, mitingler öncesi köylerde, ilçelerde yaptığımız alan çalışmalarında görüyoruz.
Anadolu’nun bilge kadınlarından, emekleriyle hayatta kalan kadınlarından ülke gerçeklerini duyuyoruz. Yozgat’ta traktörünün üzerinde mitinge gelen bir kadın çiftçi “Köyü perişan, adaletin olmadığı her yerde vatandaş, kadın çiftçiler perişan, biz kendimizden geçtik, artık torunlarımız için huzurlu, adil ve yaşanabilir bir ülke istiyoruz” diyor. Bir diğer gün, Konya’da, Seydişehirli bir kadın kooperatifi emekçisi “Ülkenin emekçi, üretken kadınları telef edilirse bütün ülke telef olur” diyor.
Bu iktidar döneminde daha fazla yoksullaşan, daha fazla işsiz kalan, daha fazla öldürülen, daha fazla yalnız ve korumasız bırakılan kadınlar, isyanlarını her yerde dillendiriyorlar artık. “Bize her mevsimi kış gibi yaşatmaya çalışan erkek egemen siyasete karşı biz bu ülkeye baharları getireceğiz” diyerek yaklaşan baharı müjdeliyorlar.
*CHP Osmaniye Milletvekili, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı