Cihatçı çeteler Suriye’yi İsrail’e hediye etti
Ortadoğu’daki tek egemen güç olmak isteyen İsrail, Esad’ın devrilmesiyle Suriye’deki tüm askeri yapıyı yerle bir etti. İsrail’in önündeki son engeli kaldıran cihatçılar, emperyalizmin kullanışlı aparatı olduğunu tekrar gösterdi.
Beşar Esad yönetimini deviren cihatçı Heyet Tahrir el Şam (HTŞ), bölgede hâkimiyetini genişletmek isteyen İsrail’e Suriye’yi hediye etti. Suriye’de de işgalini büyüten İsrail’in önündeki son engeli kaldıran selefi cihatçı örgütler, yeni aşamaya geçen Büyük Ortadoğu Projesi’nde (BOP) emperyalizmin “öz çocukları” olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
HTŞ himayesinde kurulan geçini hükümetin başbakanı Muhammed el-Beşir, 1 Mart 2025’e kadar başbakanlık görevini sürdüreceğini açıkladı. HTŞ lideri Ebu Muhammed el Colani, El Beşir ve Suriye’nin şimdiye kadarki başbakanı Muhammed el Celali ile Şam’da bir toplantı düzenledi. Toplantıda iktidarın sorunsuz bir şekilde devredilmesi konusunda anlaşma belirtildi.
ŞAM’A DAYANDI
Suriye’deki siyasi boşluk sürerken İsrail ordusu, HTŞ öncülüğündeki cihatçı grupların 8 Aralık’ta başkent Şam’ın kontrolünü ele geçirmesinin ardından 1967’den beri işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgeye girdi. Golan Tepeleri’nden kuzeye ilerleyen İsrail güçleri, Suriye-Lübnan sınır hattında ilerleyişini sürdürdü. İsrail tanklarının tampon bölgeyi aşarak HTŞ kontrolündeki Şam’ın 20 kilometre kadar yakındaki Katana kasabasına kadar yaklaştığı belirtildi. İsrailli askeri yetkililer ise Şam’a ilerledikleri iddialarını yalanladı.
Daha önce işgalin “geçici olduğunu” savunan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün yaptığı açıklamada ise “Golan Tepeleri’nin sonsuza dek İsrail’in ayrılmaz bir parçası olacağını” öne sürdü.
İŞGALE TEPKİ
Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise İsrail’in “Suriye topraklarında ilerlemesi” kınandı, İsrail’in 1974’te imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nı ihlâl ettiği kaydedildi. Açıklamada, “Suriye halkının uzun yıllardır hasret olduğu barış ve istikrara kavuşma ihtimalinin ortaya çıktığı bu hassas dönemde, İsrail işgalci zihniyetini tekrar sergilemektedir” denildi.
Türkiye’nin yanı sıra Mısır, Katar, Ürdün, Irak, Suudi Arabistan ve Kuveyt de İsrail’in tampon bölgeyi ele geçirmesini kınadı.
300 HAVA SALDIRISI
Suriye’deki askeri altyapıyı yok etmek isteyen İsrail hava saldırılarını yoğunlaştırırken operasyon Türkiye sınırına kadar dayandı. Suriye’de 8 Aralık’tan bu yana yaklaşık 300’den fazla hedefi vuran İsrail, Akdeniz kıyısındaki Lazkiye Limanı’nda bulunan Suriye donanma ve hava savunma üslerini yok etti.
SDG BÖLGESİNİ VURDU
Şam’da Suriye Bilimsel Çalışmalar ve Araştırma Merkezi’nin bir ofisinin bulunduğu Barzeh bölgesini bombalayan İsrail’in ayrıca Şam kırsalındaki Adra kenti yakınlarında Suriye ordusuna ait silah deposunu da hedef aldığı bildirildi. İsrail uçakları omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrolünde bulunan ve Türkiye sınırıa 3,5 kilometre uzaklıktaki Kamışlı Askeri Havalimanı’nı da vurdu.
EN BÜYÜK SALDIRI
İsrail ordu radyosunun haberinde Suriye’ye “İsrail tarihinin en büyük hava operasyonuyla Suriye’deki askeri altyapının ortadan kaldırıldığını” açıkladı. İsrail’in Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Danny Danon ise saldırıları, “İsrail, Suriyeli silahlı gruplar arasındaki çatışmaya müdahale etmiyor, eylemlerimiz yalnızca güvenliğimizi korumak amaçlı” sözleriyle savundu. İsrail, “Esad döneminden kalan kimyasal silahların veya uzun menzilli füze ve roketlerin aşırılık yanlılarının eline geçmemesi için” vurulduğunu kaydediyor.
ABD İŞGALİ ‘GEÇİCİ’ DİYE SAVUNDU
İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki işgaline ve Suriye genelindeki saldırılarına ABD’den destek geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, İsrail’in Golan Tepeleri’nin geçip Suriye topraklarına girmesinin güvenlik boşluğu nedeniyle “geçici bir durum” olduğunu söyledi. Her ülkenin terörist örgütlere karşı harekete geçme hakkı olduğunu belirten Miller şöyle konuştu: “Suriye ordusu müzakere konusu olan İsrail-Suriye tampon bölgesi (Golan Tepeleri) etrafındaki mevzilerini terk etti. Bu da potansiyel olarak İsrail’i ve vatandaşlarını tehdit edecek, terörist örgütler tarafından doldurulabilecek bir boşluk yarattı.”
‘HTŞ İLE GÖRÜŞÜYORUZ’
ABD’nin HTŞ ile ilişkilerine ilişkin miller “çeşitli gruplarla bazen doğrudan bazen de aracılarla iletişim kurduklarını” söyledi. “Son birkaç gündür bu görüşmeleri yaptıklarını ve görüşmelerin süreceğini” kaydeden Miller, ne konuşulduğuna dair bilgi vermedi. Miller, HTŞ’yi terör listesinden çıkarmayacaklarını da ekledi.
‘SDG’YE DESTEK SÜRECEK’
Türkiye destekli SMO’nun Münbiç’i SDG’nin elinden almasına ilişkin ise “Gerilimin tırmanmasını istemiyoruz. Bu istikrarsızlık döneminden yararlanıp Suriye’de kendi konumunu daha da güçlendirmeye çalışan kimseyi görmek istemiyoruz” dedi. ABD’nin SDG’ye verdiği desteğin süreceğine işaret eden Miller, “SDG, ABD’nin önemli bir ortağıdır. Onlara yönelik politikamızda herhangi bir değişiklik söz konusu değil” ifadelerini kullandı.
İsrail ordusu 1974’te işgal ettiği Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgeyi geçerek Suriye’nin başkenti Şam’a 20 kilometre kadar yaklaştı.
TEL AVİV’DEN YARDIM İSTEĞİ
İsrail son dönemde SDG’nin Suriye’deki Kürtlere yönelik destek açıklamalarıyla ilerleyen dönemdeki tutumuna dair rengini belli ederken İsrail basını da, Suriye’deki Kürtlerin İsrail’den yardım talep ettiklerini yazdı.
The Jerusalem Post, “Esad’ın düşüşüyle Suriye Kürtleri, İsrail’den yardım talebinde bulundu” başlığı ile yayımladığı haberde, Türkiye destekli SMO’nun Münbiç’teki SDG’ye saldırılarına dikkat çekti.
Haberde, “Kürt toplumunu dost ve Batı yanlısı bir varlık olarak gören İsrail, Suriye’de ortaya çıkan yeni gerçeklikte Kürtlerin güvenliğini sağlamak için mevcut harekâtın başlangıcından bu yana Batılı ülkelerle birlikte çalışıyor” ifadelerine yer verildi.
BAKAN TEMASLARDA
Haberde, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar’ın son dönemde Avrupalı ve Amerikalı mevkidaşlarıyla bir dizi görüşmede bulunarak Kürt sorununu gündeme getirdiğini ve Kürtlere destek verilmesi gerekliliğini vurguladığı bilgisine yer verildi.
Sa’ar pazartesi günkü açıklamasında “Münbiç’te gördüğümüz gibi Kürtlere yönelik saldırılar durdurulmalı. IŞİD’e karşı cesurca savaşan Kürtleri korumak için uluslararası toplumun bir kararlılığı ve eylemi olmalı. Bu konuda ABD yönetimi ve diğer ülkelerle görüştük” demişti.
∗∗∗
İSRAİL SOLU: EMPERYALİST KOMPLO
İsrail Meclisi’ndeki (Knesset) sol muhalefet ittifakı Hadash, Suriye’de Beşar Esad yönetiminin devrilmesinin ABD ve İsrail tarafından düzenlenen bir komplo olduğu açıklaması yaptı. Açıklamada “İsrail’in şu anki tutumu, Türkiye rejimiyle başlayıp Arap tepkisiyle devam eden ve ABD ile son bulan uzun vadeli arzularını arzularını gösteriyor. Bu, on yıllardır bölgeyi istikrarsızlaştırmaya çalışan köktendinci terör çetelerini benimseyen ve hatta finanse eden aynı ABD’nin tutumunun aynısı. Esad’ın düşmesinden sonra ABD’nin Suriye devletinin yönetiminde merkezi bir rol üstlenmesi gibi gerçek bir tehlike söz konusu” denildi. HADASH üyesi Tawfiq Kanaanah da “ABD ve küresel Siyonist hareketin, tüm güçleriyle ulaşmak için çalıştıkları yeni-eski bir gündemleri var. Bunu gerçekleştirmek için ise IŞİD, El Nusra Cephesi ve İslamcı sloganlar altında faaliyet gösteren diğer örgütler gibi vekil terör örgütleri yaratıyorlar” açıklaması yaptı.
∗∗∗
YENİ DENGELERİN TEMELİNDE İSRAİL YAYILMACILIĞI VAR
Emekli Diplomat Engin Solakoğlu, Suriye’de Esad rejiminin çözülmesini ve bölgede İsrail’in yayılmacı politikalarını değerlendirdi. BirGün TV’ye konuşan Solakoğlu, “Esad’ın devrilmesiyle beraber. Uluslararası güçler, Batı basını ve Türkiye’de çeviri habercilik yapan bazı çevreler, barış ve özgürlüklerin geleceği bir ortamın başladığını yaymaya çalıştı. Ancak bunun bir masaldan ibaret olduğu, Esad’ın devrilmesinden sonraki 36 saat içinde ortaya çıktı. Yeni Suriye’de Alevilerin, Kürtlerin hatta Türkmenlerin yönetimde söz sahibi kılınacağı gibi gerçek dışı senaryolar yazıldı. Ancak görünen o ki, başta ABD ve İsrail desteğiyle zafer kazanan HTŞ’nin iktidarı paylaşma niyeti yok” dedi.
İSRAİL TEK GÜÇ KALDI
İsrail’in yayılmacı politikalarına dikkat çeken Solakoğlu, şöyle konuştu: “Diğer yandan İsrail’in Suriye içerisinde ilerlemesi ve en yüksek dağa diktikleri bayrakla kuşatmalarını sürdürmesi, vaat edilen istikrar ve barışın gelmeyeceğini açıkça gösteriyor. Esad rejiminin devrilmesiyle İsrail’in karşısında güçlü bir yönetim kalmamış oldu. İsrail açısından baktığımızda, Suriye’de belirli altyapıların imha edilmesi ve bu bölgenin ortaçağ koşullarına mahkûm edilmesi gibi adımların, ABD’nin bilgisi ve onayı dışında gerçekleştiğini düşünmek mümkün değil. Ayrıca, İsrail’in Fırat’ın doğusunda oluşturulacak Kürt bölgesi konusunda hamilik talebinde bulunması, Suriye’nin geleceğinde de söz sahibi olmayı hedeflediğini gösteriyor. Dolayısıyla İsrail, Suriye’de rejimin zayıf kalması ve kontrol edilebilir bir durumda tutulması için çaba harcıyor.
İsrail’in Suriye topraklarını askeri anlamda güvence altına alma ve sınırlarını genişletme çabaları, bölgedeki yeni dengelerin temelini oluşturuyor. Ortadoğu’da ABD ve İsrail eliyle yeni düzen kurulurken, bu düzenin tek engeli olarak İran kalmıştır. Ancak İran’a yönelik bir askeri saldırı, ülkenin büyüklüğü ve coğrafi yapısı nedeniyle kolay bir seçenek değildir. Bunun yerine, İran rejimini içeriden zayıflatmak daha az maliyetli ve pratik bir yöntem olarak değerlendirilebilir. Türkiye ve Kürt siyasi hareketi de bu stratejinin bir parçası haline gelebilir. Türkiye’deki iktidarın ve Devlet Bahçeli’nin temsil ettiği siyasi geleneğin demokratik hak ve özgürlükleri bedelsiz bir şekilde tanıyacak bir yapıda olmadığını görmek zor değil. Bu durum, jeostratejik bir planlamanın varlığını işaret ediyor.